"Eğer desen: 'Geçmiş misallerdeki bütün manaları, nasıl bileceğiz ki Kur’an onları irade etmiş ve işaret ediyor?' Elcevap: Madem Kur’an bir hutbe-i ezeliyedir..." Bu soruyu ve cevabını açıklar mısınız? Ne demek isteniyor?
Değerli Kardeşimiz;
"Eğer desen: Geçmiş misallerdeki bütün manaları, nasıl bileceğiz ki Kur'ân onları irade etmiş ve işaret ediyor?"
"Elcevap: Madem Kur'ân bir hutbe-i ezeliyedir. Hem muhtelif, tabaka tabaka olarak, asırlar üzerinde ve arkasında oturup dizilmiş bütün benî Âdeme hitap ediyor, ders veriyor. Elbette o muhtelif ifhâma göre müteaddit manaları derc edip irade edecektir ve iradesine emareleri vaz edecektir."
"Evet, İşârâtü'l-İ'câz'da, şuradaki manalar misilli kelimât-ı Kur'âniyenin müteaddit manalarını ilm-i sarf ve nahvin kaideleriyle ve ilm-i beyan ve fenn-i maânînin düsturlarıyla, fenn-i belagatin kanunlarıyla ispat edilmiştir. Bununla beraber, ulûm-u Arabiyece sahih ve usul-ü diniyece hak olmak şartıyla ve fenn-i maânice makbul ve ilm-i beyanca münasip ve belagatçe müstahsen olan bütün vücuh ve maani, ehl-i içtihad ve ehl-i tefsir ve ehl-i usulü'd-din ve ehl-i usulü'l-fıkhın icmaıyla ve ihtilaflarının şehadetiyle, Kur'ân'ın manalarındandırlar. O manalara, derecelerine göre birer emare vaz etmiştir: ya lâfziyedir, ya maneviyedir. O maneviye ise, ya siyak veya sibak-ı kelâmdan veya başka âyetten birer emare, o manaya işaret eder. Bir kısmı yirmi ve otuz ve kırk ve altmış, hatta seksen cilt olarak muhakkikler tarafından yazılan yüz binler tefsirler, Kur'an'ın câmiiyet ve harikiyet-i lafziyesine kat'î bir burhan-ı bâhirdir. Her ne ise, biz şu Söz'de her bir manaya delalet eden emareyi kanunuyla, kaidesiyle göstersek söz çok uzanır. Onun için kısa kesip kısmen İşârâtü'l-İ'câz'a havale ederiz." (Sözler, Yirmi Beşinci Söz, Birinci Şule)
"Sen Kur’an’ın her bir kelime ve cümlesinde sayısız manalar ve hikmetler olduğunu söylüyor ve bunu eserlerinde misallendiriyorsun. O sayılan mana ve hikmetler ile ayetler arasında bir irtibat, bir emare, bir işaret var mı, varsa nasıl anlarız?" diye bir sual soruluyor.
Üstad Hazretleri de cevaben, ayetler ile o manalar arasında lafzî ve edebî münasebetlerin olduğunu isbat edip, İşaratü'l-İ’cazı mehaz olarak gösteriyor.
Ayrıca lafız-mana münasebetini tetkik eden başta sarf ve nahiv, belagat, tefsir gibi birçok ilim dalı bu hususun isbat edicileridirler. Bu sahada binlerce âlim ve mütehassıs yetişmiştir. Altı yüz küsur sayfa olan Kur’an’ın üzerine üç yüz elli bine yakın tefsir ve kitaplar yazılmıştır.
Üstad Hazretleri Risale-i Nur'da “na’budü” ifadesindeki bir “nun” harfini üç sayfa tefsir ederek, Kur’an’ın o zengin manalar ile ifadeleri arasındaki kuvvetli münasebeti ve alakayı ispat etmiştir...
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü