"Eğer mevcudatta, hususan zîhayatta görünen, basîrâne, hakîmâne olan san'at ve icad Şems-i Ezelînin kalem-i kader ve kudretine verilmezse,.." diye başlayan bölümü açıklar mısınız?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"Eğer mevcudatta, hususan zîhayatta görünen, basîrâne, hakîmâne olan san'at ve icad Şems-i Ezelînin kalem-i kader ve kudretine verilmezse, belki kör, sağır, düşüncesiz olan tabiata ve kuvvete isnad edilse, lâzım gelir ki, tabiat, icad için her şeyde hadsiz mânevî makine ve matbaaları bulundursun; veyahut herşeyde kâinatı halk ve idare edecek bir kudret ve hikmet derc etsin."

"Çünkü, nasıl şemsin cilveleri ve akisleri, zemin yüzündeki zerrecik cam parçalarında ve katrelerde görünüyor. Eğer o misalî ve aksî güneşçikler semâdaki tek güneşe isnad edilmese, lâzım gelir ki, bir kibrit başı yerleşmeyen bir zerrecik cam parçasında tabiî, fıtrî ve güneşin hâsiyetlerine mâlik, zâhiren küçük, mânen çok derin bir güneşin haricî vücudunu kabul ederek, zerrât-ı zücâciye adedince tabiî güneşleri kabul etmek lâzım geldiği gibi; aynen bu misal gibi, mevcudat ve zîhayat doğrudan doğruya Şems-i Ezelînin cilve-i esmâsına verilmezse, her bir mevcutta, hususan herbir zîhayatta, hadsiz bir kudret ve irade ve nihayetsiz bir ilim ve hikmet taşıyacak bir tabiatı, bir kuvveti, âdeta bir ilâhı, içinde kabul etmek lâzım gelir. Bu tarz-ı fikir ise, kâinattaki muhâlâtın en bâtılı, en hurafesidir. Hâlık-ı Kâinatın san'atını mevhum, ehemmiyetsiz, şuursuz bir tabiata veren insan, elbette yüz defa hayvandan daha hayvan, daha şuursuz olduğunu gösterir."(1)

Kâinatta var olan her eşya, gayet derecede mükemmel, sanatlı, hikmetli ve güzeldir. Bu da eşyanın Saniinin her şeyi gören, işiten ve her şeye gücü yeten bir Zat olduğunu akla ispat ediyor.

Tabiatçılar ise; bu hikmetli ve çok sanatlı eşyayı ilimsiz, hikmetsiz, cansız ve şuursuz olan tabiatın veya sebeplerin yaptığını iddia ediyorlar. Hâlbuki cansız bir şey hayatlı bir şeyi, ilimsiz bir şey ilimli bir şeyi, hikmet sahibi olmayan bir şey de hikmetli bir şeyi yapamaz. Bu yüzden, kâinatta var olan bu mükemmel ve hikmetli eşyayı, tabiata ve sebeplere havale etmek cehalettin en şenidir.

Tabiatçılara göre her şey tabiat matbaasından tabiî olarak çıkmaktadır. Materyalistlere göre ise her şeyi madde yapmaktadır. Yani birincilere göre kitabı yazan matbaadır, ikincilere göre ise mürekkep.

Her iki fikrin de akıldan çok uzak olduğu açıktır. Ancak, bu kişiler kendilerini aldatma yolunu tuttuklarından aklın kabul edemeyeceği birçok batıl yola girmişlerdir.

Bu âlemde, İlahî ilimle dokunmuş ve kudret kalemiyle yazılmış her bir mahlûkun varlığı, Allah’a isnad edilmediği takdirde, bir çiçeğin veya bir böceğin meydana gelmesi için onda vazife yapan her bir hücreye bir kalıp gerekir ve atomları o kalıplara hikmetle yerleştirmek için de ilim ve kudret lâzımdır.

Bütün bu küfür cereyanlarının temelinde yatan iki temel unsur vardır: Birisi, Allah’ın sonsuz kudretini ve o kudretle icra edilen sonsuz faaliyetleri sınırlı akıllarına sığıştıramamak; diğeri ise, iman etmenin ibadeti de beraberinde getireceğini bilmeleri sebebiyle isyankâr nefislerin imana yanaşmamaları.

Üstad bu hakikati akla yaklaştırmak için güneş misalini veriyor. Her bir parlak şeyde yansıyan ışık gökteki tek bir güneşe verilmez ise, o zaman parlak şeyler adedince güneşleri kabul etmek gerekir ki; bu da tam bir safsatadır.

(1) bk. Lem'alar, Yirmi Üçüncü Lem'a.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Okunma sayısı : 5.863
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

isahalim
"... her bir mevcutta, hususan herbir zîhayatta, hadsiz bir kudret ve irade ve nihayetsiz bir ilim ve hikmet taşıyacak bir TABİATI, bir kuvveti... " kısmında geçen TABİAT kelimesiyle "Doğa" ya da "doğa kanunları" kastedilmiyor da "TABİATI GEREĞİ ÖYLE" şeklinde kullanılan mana kastediliyor gibi, doğru mudur acaba? Şunun için soruyorum: TABİAT RİSALE'sinde kullanılan "TABİAT" ifadesiyle kastedilen hep "VARLIK VE KANUNLAR" şeklindeyken, buradaki kullanım daha farklı, özel gibi geldi... ?
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Editor (Muaz)
Tabiat burada fıtrat ve karakter anlamında kullanılıyor.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
k.toprak

matbaa makine örneği nasıl açıklanmalı.bu ornek ilk yaratılış icinmidir sonraki yaratılış içinmidir mesela anne karnında bir matbaa ve makina bulunması gibi birseymi. 

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Editor (m.ali)

Bu kural ilk yaratılış için de ikinci yaratılış için de geçerlidir.

Kainat büyüklüğünde ve kainatın içerdiği her şeyi içeren ikinci bir kainat kalıbı (makine ve matbaa) var kainatı bu kalıp basıyor. Kalıbı basan ondan önce bir kalıp daha var kalıbı o icat ediyor ve o kalıbı ondan önceki bir kalıp basıyor ve hakeza bu zincirleme sonsuza kadar gidip duruyor. Ya böyle bir safsataya inanacaksın ya da bir ve tek bir Allah’a.

İkinci yaratılışlar açısından durum daha çetrefilli oluyor. Çünkü yaratma sürekli olduğu için sürekli bir yaratılış kalıbı gerekiyor. Faraza bir bahar mevsiminde yaratılan bitki ve hayvan sayısı bir trilyon ise bir trilyon kalıp gerektiriyor ve bu kalıpların hepsi bir sonraki bahar mevsiminde hurdaya çıkıyor. Çünkü diğer baharda yaratılan canlıların kalıbı ve kimliği değişiyor onlar içinde ayrı ve yeni kalıplar gerekiyor.

Her harf için bir matbaa düşünmek yerine, aynı kalem aynı el her harfi yazıyor demek daha makuldür.

Böyle safsatalara sapmaktansa her şeyi sonsuz ilim, irade ve kudret sahibi bir Allah yapıyor demek en makul en mantıklı en kolay en ehven bir yol oluyor.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.

BENZER SORULAR

Yükleniyor...