"Frenk usulünün ve medeniyet namı altında bid’atkârâne ve şeriat-şikenâne cereyanlara taraftar olduğu halde, Allah’a, âhirete, Peygambere imanı da taşıyor..." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Ehl-i sünnet itikadına göre, ehl-i bid’at olanlar her ne kadar büyük bir dalalet ve günah içinde olmuş olsalar da kâfir değildirler. Diğer bir ifade ile Ehl-i sünnete göre dinin esaslarını inkâr etmedikleri müddetçe, ehl-i bid’at ehl-i kıbledirler.
Bid’atın mukabili küfür ve inkâr değil, sünnete muhalefet ederek yeni adetleri savunmaktır. Dolayısı ile bid’ata küfür, bid’at ehline de kâfir diyemeyiz, denilmemeli. Risale-i Nur'un hiçbir yerinde bid’ata küfür denilmiyor.
Lakin her günah içinde küfre giden bir yol olduğu gibi, her bid’at içinde de küfre giden bir yol vardır. Ömrü günah ve bid’atlar içinde geçen birisinin imanla kabre girmesi çok zordur. Bu yüzden insan imanla kabre girebilmek için, hem imanını kuvvetlendirmeli hem günah ve bid’atlardan kaçınmalı hem de güzel ahlak sahibi olmaya çalışmalıdır.
Bid’at; Peygamber Efendimiz (asm)'in sünnetini beğenmeyip onun yerine başka bir yol ve başka bir tarz, ortaya koymak demektir ki, bu sadece sünnete değil, birçok âyetin hükmüne de aykırıdır.
Bid’at; Hz. Peygamber (asm.) ve ashâb-ı kirâm efendilerimizin zamanında olmayan ve sonradan meydana gelen İslâm’a muhalif, itikad, amel, tavır ve davranışlardır.
Bid’at; İslâm’ın tamamlanmış ve kesinleşmiş olan ibadet sistemine yeni bir şey ilave etmek ya da sistemde var olan bir şeyi çıkarmaktır.
Ahmed bin Hanbel şöyle der: “Bid’alar, nasların yanlış tevil edilmesi ve sünnetin terk edilmesi ile ortaya çıkmıştır. Sünnet terk edilerek yerine bir başka âdet koymak ve onun ile amel etmek bid’attır.” (Ahmet bin Hambel, Mişkâtu’l-Mesabih, 1:66)
Dinin ibadet kısmı ile alakalı esaslar Kur’ân ve sünnette mevcut olup, bizzat Hz. Peygamberin (asm.) bildirmesi ve ifa etmesiyle kesinleşmiştir. Bundan dolayı İslâm hukukçuları bid’ati; taabbüd (ibadet etmek) kasdıyla dinde ortaya atılan yeni şeylerdir.” (el-Câbirî, et-Türâs, s.52) diye tarif etmişlerdir.
Kur’ân ve sünnete muhalif olmayan, İslâm dinini tağyir etmeyen ilim ve teknik sahasındaki inkişaflara bid’a-i hasene yani güzel bid’at denilir. Resul-i Ekrem Efendimiz (asm.) zamanında olmayan, uçak, elektrik, bilgisayar, telefon, televizyon ve internet gibi medeniyet harikaları bu kısma girer. Aynı şekilde ezanın daha uzaklara ulaşmasını temin eden minare ve hoparlör gibi vasıtalar da bid’at-ı hasenedir.
Türkçe ezan okumak, sarık yerine şapka ya da serpuş giymek, Kur'anı usülüne göre okumamak, eşini bir seferde üç talakla boşamak, türbe ve camileri tavaf yapmak, şeyhlerin sözlerini ve isteklerini Allah ve Rasulunün sözlerinden ileri görmek, cami ve mezarları süslemek gibi şeyler bid’attır.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü