"Gayet ehemmiyetli şartları var, yalnız okumak kâfi gelmez. Yoksa muvazene-i ahkâmı bozar, farzlara ilişir." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Her gün bütün ümmet kadar hasenat ona işlenen ve bütün ümmetin saadetlerine yardım eden ve İsm-i Âzamın mazharı ve kâinatın çekirdek-i aslîsi, hem en mükemmel ve cami meyvesi olan zât-ı Ahmediye Aleyhissalâtü Vesselâm, o duanın kendi hakkında o azîm mertebesini görmüş, ona haber veren Cebrail Aleyhisselâmdan işitmiş, başkalarını kendine kıyas etmiş veya edilmiş. Demek o pek fevkalâde ve acip sevap, zat-ı Ahmediyenin (a.s.m.) velayet-i kübrâsından ona gelmiş. Küllî, umumî değil, belki o duanın mahiyetinde böyle harika bir kıymet var ve ism-i Âzam mazharı olan zatın tebaiyetiyle başkalara dahi o sevap mümkündür; fakat gayet ehemmiyetli şartları var, yalnız okumak kâfi gelmez. Yoksa muvazene-i ahkâmı bozar, farzlara ilişir." (Emirdağ Lâhikası-I, 106. Mektup)
Burada Cevşen duasıyla ilgili gelen rivayetlere yapılan bir itirazı defetmek maksadıyla bir değerlendirme yapılmıştır. Şöyle ki;
"'Bu duaya Kur’ân kadar sevap verilir.' Hem 'Göklerdeki büyük melâikeler, o dua sahibini gördükçe kürsilerinden inip ona pek büyük bir tevazu ile hürmet ederler.' Bu ise, aklın ve mantığın mikyaslarına gelmez, diye, Risale-i Nur’dan imdad istedi." (bk. age., ay.)
Üstad'ımız da Cevşen'in ehemmiyetini ve bu sevaba sahip olabilmenin şartlarını ve bu gibi rivayetlerin usül açısından nasıl değerlendirilmesi gerektiğini bu mektubta anlatıyor.
Evet, her Cevşen okuyanın Kur’an sevabı alması mümkün değildir, bu sevabı alabilmenin birtakım şartları var.
Bu şartların birincisi ism-i azama mazhar olmaktır. Yani Allah’ın isim ve sıfatlarını ahlaken üzerinde göstermektir. Bu İlahi isimleri üzerinde göstermeyen birisinin cevşenden aldığı sevap cüzidir, Kur’an kadar değildir.
"İki rekât namaz kılan hac sevabı kazanır." denildiğinde, her iki rekat kılanın hac sevabı kazanması anlamına gelmiyor. Bu iki rekât gizli ve teşvik amaçlı olduğu için, o iki rekât namazı bulmanın birtakım şartları bulunuyor. Yoksa her iki rekât namazı hacca eşit görmek, haccın manasını ve değerini küçültmek anlamına gelir. Oysa teşvik için mübhem ve mutlak bırakılıyor.
Benzer bir hüküm ve mana Cevşen için de geçerlidir. "Her Cevşen okuyan hadsiz sevap kazanır, Kur’an kadar fazilete erişir." ifadesi teşvik için mübhem ve mutlak bırakılmaya işarettir.
Nafile ibadetlere teşvik etmek için aralarına çok büyük sevapları içeren bazı promosyonlar katılmış, bu promosyonlara ulaşmanın da birtakım şartları vardır. Bu şartları yerine getirenler o sevabı alırlar, ama herkes her ibadetinde o sevaba nail olamazlar.
Gelelim "fakat gayet ehemmiyetli şartları var, yalnız okumak kâfi gelmez. Yoksa muvazene-i ahkâmı bozar, farzlara ilişir." ifadesine...
Burada şayet Cevşen'in yüksek kerametine güvenip, farzların önüne alıp ve hatta farzlara gereken ehemmiyet vermeyip "bu bana yeter" der ve muvazeneyi bozarsa, o zaman okunan Cevşen kendisine faydadan çok zarar getirme ihtimali de vardır. Bu noktadan farzların yerine hiçbir şey ikame edilemez, edilse dini hükümlerin muvazenesi bozulur.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü