"Hadsiz bir kuvveti ve bir nuru kendilerinde taşımakla beraber, birden yüz kilometre yerlere elini uzatıp, karanlığı süpürüp, temizleyip nurları dolduracak..." İzah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

“İkinci cüz’î ve küçücük bir nümunesi: Elektriktir. Bir adam, elektrik lâmbasının acip vaziyetini tetkik etmiş. Bakıyor ki, yüzer düğmelerdeki ve merkezlerdeki ve demir ve ip tellerdeki zerreler ve maddeler camid, şuursuz, hareketsiz oldukları halde, yalnız gayet cüz’î bir temas neticesinde, on kilometre yeri dolduran karanlık derhal gider ve yerini, yarım saniyede dolduran bir nur vücuda gelir. Bu gözle görünen karanlığın birden kaybolması ve yine gözle görünen o zulmet kadar nurun vücuda gelmesi elbette bir hayal değil. Ya o temas eden camid, şuursuz zerreler, hadsiz bir kuvveti ve bir nuru kendilerinde taşımakla beraber, birden yüz kilometre yerlere elini uzatıp, karanlığı süpürüp, temizleyip nurları dolduracak. Bu ise bütün şeytanlar ve dinsizler, maddiyunlar toplansalar, bunu bir sofestaîye de kabul ettiremezler.” (Emirdağ Lahikası-II, 83. Mektup)

Bu cümle hem mecaz hem de hakikatin iç içe geçtiği, Risale-i Nur’un teknolojiyi, özellikle elektriği ve radyo gibi vasıtaları nasıl iman hizmetine bağladığını gösteren çok güzel bir örnektir.

Bu cümle, elektrik, telgraf, radyo, internet gibi teknolojik gelişmelerin mecazlı tarifidir. Buradaki:

  • “Hadsiz kuvvet” Elektrik enerjisinin olağanüstü gücü,

  • “Bir nuru taşımak” Işık taşıyan lambalar, radyo dalgaları,

  • “Yüz kilometre yerlere el uzatmak” Telgraf, radyo, TV, internet gibi uzaktan etki eden teknolojiler

  • “Karanlığı süpürüp nurları doldurmak” Karanlıkta kalan bölgeleri aydınlatmak veya cehaleti ilimle yok etmek

Bir anda şartelin kalkması ile koca bir şehrin aydınlanması bir anda şartelin inmesi ile koca bir şehrin karanlığa bürünmesi, muazzam bir netice ve nimettir. Bu neticeyi ve bu nimeti, kör, sağır ve şuursuz kablolara, tam ifade edilemeyen bir kuvvete verilip sıradanlaştırılması mümkün değildir.

Allah’ın kuvvet ve iradesini inkâr edip elektriği taşıyan zerreler bütün bu işleri yapıyor. Onlar bir saniye içinde on altı milyonluk İstanbul gibi bir şehri aydınlatıyor. "Bütün güç ve kuvvet bu zerrelederdir." demek tam bir ahmaklıktır.

Nasıl küçücük bir incir çekirdeğinin koca incir ağacının mucidi ve yaratıcısı olması mümkün değilse, bakır kabloların, akılsız ve şuursuz zerrelerin elektriği bir anda bütün şehre yayıp şehri aydınlatması da mümkün değildir. Onlar sadece basit bir sebep basit bir vesiledir. Elektriğin gerçek sahibi gerçek yaratıcısı değildirler.

Yumurtayı tavuktan, sütü inekten, elmayı ağaçtan bilmek ve ona vermek nasıl bir cahillik göstergesi ise yumurta, süt ve elma gibi bir nimet olan elektriği de bakır kablodan ya da şuursuz zerrelerden bilmek de aynı derecede bir cahillik ve ahmaklıktır.

Bu cümle özetle bize şunu der:

“Karanlıkları yıkan, ışık getiren bu zamanın icatları, eğer nurlarla (imanla, marifetle) doldurulursa, zamanın en büyük hizmet vasıtaları olur.”

Elektrik bir nur taşırsa: aydınlatıcı lamba olur. Nurani ve manevi şeyleri mesela Kur'anı veya Risale-i Nur'u taşırsa kalpleri aydınlatır!

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 124
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...