"Hafîz" ve "Rakîb" isimlerinin daha iyi anlaşılabilmesi için misaller verebilir misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Hafîz, muhafaza eden, koruyan, unutmayan demektir.
“Kim zerre kadar hayır işlese onu görür (görecek). Ve her kim zerre kadar şer işlese onu görür (görecek).” (Zilzal, 99/7, 8)
meâlindeki âyet-i kerimede bu hakikat nazara verilmektedir. Ayette geçen görme olayı, mahşerde “amel defterlerinin görülmesi” mânasınadır. Orada herkes, bu dünyada işlediği her amelin kaydedildiğini, muhafaza altına alındığını görecektir.
“Görmeyi”, “cehennemde cezasını görme” şeklinde anlamak da mümkündür. Ancak, o takdirde, peygamberler ve bazı müstesna kullar dışında her mü’minin mutlaka cehenneme uğraması ve ceza görmesi gerekir. Böyle olmayacak, mizanda sevapları günahlarına ağır gelenler, doğrudan cennete gideceklerdir. O halde bu ikinci şıkta, görme ifadesini mecazî manada anlamak gerekecektir.
“Rakîb”, en ince teferruatına kadar murakabe eden, gözetleyen demektir. İnsana müekkel çok melekler vardır. Bunların büyük kısmı insanı devamlı tarassud eder, temaşa eder, tefekkür ederler. Bir kısmı da günah yahut sevap olan amellerini kaydederler. Bu ikincilere “hafaza melekleri” denir.
Cenâb-ı Hakk'ın, bütün fiilleri gibi murakabesi de insanlarınkine asla benzemez. O’nun murakabesi ilme ve kudrete dayanır. Yani, insan bir iş yaptığı zaman Allah’ın kendisine verdiği kuvvetle yapar. Hayır ve şerri Allah yarattığına göre, O’nun bilmesi yaratarak bilmedir. Bu yaratma ile birlikte kulun işlediği ameli murakabe de etmektedir.
"Yaratarak bilme ile bilerek yaratma" arasında ince bir fark vardır. Allah, göz yapmayı bilir ve onu yaratır; bu, bilerek yaratmadır. Ve yine Allah, kula verdiği cüz’î iradeye bir tercih hakkı tanımıştır. O neyi öğrenir ve icra etmeye karar verirse, Allah kudretiyle onu yaratır. Bu ise yaratarak bilmedir.
“Yaratan bilmez olur mu? O, Latîf (en ince işleri görüp bilen) ve Habîr’dir (her şeyden haberdardır).” (Mülk, 67/14)
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
"Yaratarak bilme ile bilerek yaratma" arasında nasıl bir fark var? Biraz açar mısınız...
Değerli kardeşim,
"Yaratarak bilme ile bilerek yaratma" arasında ince bir fark vardır. Allah, göz yapmayı bilir ve onu yaratır; bu, bilerek yaratmadır. Ve yine Allah, kula verdiği cüz’î iradeye bir tercih hakkı tanımıştır. O neyi öğrenir ve icra etmeye karar verirse, Allah kudretiyle onu yaratır. Bu ise yaratarak bilmedir.
Allah bilerek yaratandır. Her ne yaratmışsa onu bilir ve yaratır. Bu noktada kainatta bu kaidenin dışında olabilecek bir varlık yoktur.
Ayrıca Allah insana özel olarak bir irade ve ihtiyar vermiştir. Bu iradeyle neyi isteyeceğini de Allah bilir. Fakat insanı zorlamaz. Çünkü zorladığı vakit, imtihan ve mükafat - mücazat kalmaz. İşte Allah, insana verdiği bu hür iradesiyle neyi isteyeceğini de bilir ve hikmeti de isterse yaratır. İşte burada da "yaratarak bilme" kuralı geçerlidir.
Hocam bu verdiğiniz cevapta biraz sıkıntı var gibi. Çünkü Allah Celle Celalühü Alim ismi ile kullarının cüzi ihtiyarı ile neler seçeceğini de bilir yani bunu daha sonradan öğrenmez yani buna "yaratarak bilmek" diyebilir miyiz bilmiyorum pek emin değilim. Ve sizin de bildiğiniz gibi Allah Celle Celalühü kulun cüzi ihtiyarıyla ne seçeceğini bilmesi kulun cüzi ihtiyarisine bir sınırlama veya Cebi olmaz. Veya ben yanlış anlıyorsam biraz daha açabilir misiniz.