"Ölüm gibi hâsıl-ı bilmasdar denilen şey, kesb gibi bir masdara mütevakkıftır. Yani, âdetullah üzerine, o hâsıl-ı bilmasdarın vücuduna şart kılınmıştır..." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Sekizincisi: Ölüm gibi hâsıl-ı bilmasdar denilen şey, kesb gibi bir masdara mütevakkıftır. Yani, âdetullah üzerine, o hâsıl-ı bilmasdarın vücuduna şart kılınmıştır. Kesb denilen masdarda, çekirdek ve ukde-i hayatiye meyelândır. Bu düğümün açılmasıyla, meseledeki düğüm de açılır." (İşârâtü'l-İ'câz, Bakara Suresi, 7. Ayetin Tefsiri)
Masdar: Fiilin şahsa ve zamana bağlı olmayan şekli, fiil kökü. Okumak, yazmak, yüzmek, gelmek, konuşmak, kitabet gibi. Masdar kelimesi; ism-i mekândır, sudur etmek mânasına gelir. Fiilin mâna ve lâfız ciheti ile mebde' ve me'hazidir. Kaynak ve başlangıç noktasındır.
Hâsıl-ı bilmasdar: Hakiki müessirden hâsıl olan fiildir. Meselâ: Bir şeye vurmak, masdardır; o vurmaktan hâsıl olan ses çıkması, hâsıl-ı bilmasdır'dır. Tüfek atarak bir adamı öldürmek hâdisesinde; tüfek atmak fiili, masdar; adamın ölmesi ve tüfekten ses çıkması da hâsıl-ı bilmasdar'dır.
Mesela, “Yazı yazmak” masdardır ve emr-i itibarîdir. Hariçte vücudu yoktur. Yazılan yazı ise hâsıl-ı bil mastardır ve mahlûktur. Yazının haricî bir vücudu vardır ve bu yazı, Allah’ın yaratmasıyla vücud bulmuştur. “Yazmak” ise, Allah’ın mahlûku değildir. Çünkü “yazmak” bir varlık değildir ki mahlûk olabilsin. “Yazmak” vücudu olmayan bir emr-i itibarîdir.
Ölüm bir fiil ve netice olmasından dolayı, hâsıl-ı bilmasdardır. İnsanın fiil ve neticeyi yaratması mümkün olmadığı için, ölümü yaratan Allah’tır.
Kesb ise ölüm fiilini istemek ve tercih manasında olup, insanın iradesi ile olur. Yani insan, birisini öldürmeyi ister ve kesb eder, Allah da bu istemek ve kesbe bağlı olarak ölümü yaratır.
Allah, ölüm fiilinin yaratılmasını, insanın istemesine ve kesbine basit bir şart yapmıştır. İnsan birisini öldürmeyi kesb ederse, bu da Allah’ın meşietine uygun ise, Allah o fiili mutlaka adeti icabı yaratıyor.
Bütün mastarlar emri itibarîdir, varlık sahibi değildir. İş yapmazlar, bu cihette de yok gibidirler. Failler nisbî hususiyet taşıyan mastarlardan türetilirler. Bu sebepten dolayı mastar, insanın elindedir. Fail de mastardan türetildiğinden dolayı, kul o mastarı kendi tercih ettiği için, "katil" unvanını da mastarı tercih eden alır.
Fiiller hâsıl-ı bilmasdar dediğimiz maktulden türetilmez, çünkü maktul öldürülmüş demektir. Yani neticeyi tayin eder. “Katlen” mastardır, bu hususiyeti takdir kulun elindedir. İsm-i failler de mastardan türetildiğinden ve hâsıl-ı bilmastardan türetilmediğinden "katlen" mastarını kullanan insan fail olur, katil ünvanını alır. "Katlen"den zuhur eder, neticeyi yani ölümü Allah yaratır. Katil unvanını ise kul alır. Çünkü ism-i failler hâsıl-ı bilmastar olan maktulden türetilemez.
Yani kul iradesi ile meylini istediği gibi kullanır, Cenab-ı Hak da kudreti ve iradesi ile yaratır. Kulun meylini kullanması mastardır ve mesuliyeti işmam eder. Neticeyi kul yaratamaz, kulun buna gücü yetmez. Zira sebep fail gibidir. Burada sebep, meylin öldürmeye kullanımıdır.
İnsanın kesb denilen tercih ve irade etme vasfının esası ise insandaki meyillerdir. İrade denilen şey, insandaki binlerce meyillerden birisine yönelmesi ile diğer meyillerin saf dışı kalmasıdır.
Mesela insan, aynı anda, hem uyumak, hem kalkmak, hem ibadet etmek, hem de çalışmak gibi binlerce işi yapma imkânına sahipken, bunlardan birine meyletse; mesela, ibadet yapmayı tercih etse, bu meyilden sonra hâsıl olacak ibadetin hal ve hareketlerini Allah yaratıyor. Yani insan bir şeye meyledip yöneliyor, Allah da bu yönelişi ve meyli yaratarak, insanı muvafakat ediyor. İşte fiilin asıl çıkış kaynağı insandaki bu meyiller ve bu meyillerden birisine kesb etmesi, yani yönelmesi ve istemesi oluyor.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü