"Hakaik-i imaniye ve esasat-ı Kur’aniye, resmî bir şekilde ve ücret mukabilinde, dünya muamelatı suretine sokulmaz..." Resmi din görevlileri olmazsa bu görevi vakıflar vs. mi yapacak?

Değerli Kardeşimiz;

İslam tarihinde dinimiz resmî müesseseler vasıtasıyla değil, hasbilik esası ile âlem-i insaniyete yayılmıştır. Tarihte İmam Ebu Yusuf gibi adaletten, hasbilikten ve ihlastan ayrılmayıp devlet bünyesinde hizmet eden bazı mühim şahsiyetler elbette vardır. Lakin dini kendi emellerine hizmet ettirmeye çalışan idarecilerin olduğu zamanlarda, dinin taşıyıcıları hükmünde olan âlim ve müçtehidler -genellikle- resmî iradenin emrine ve riyasetine girmemiş; bilakis zaman zaman resmî otoriteler tarafından eziyet ve baskıya maruz kalmışlar.

İmam-ı Azam ve Ahmet bin Hanbel (r.a) gibi mübarek zatların devlet idaresi tarafından eziyet görmeleri buna şahittir. İlim ve âlimler üzerinde bir irade olmamalıdır. İlim ve âlimler ne kadar hür olursa, din-i İslam o nisbette geniş kitlelere yayılır.

Tabi devletin müesseselerinin işin dizaynı noktasında elbette yapacağı ve yardımcı olacağı noktalar vardır. Lakin ilim, hukuk, âlimler ile hâkimler üzerinde mutlak bir otorite ve baskı kurması asla kabul edilemez. Üstad Hazretleri; “Hak ve hakikat inhisar altına alınmaz.” buyurarak, bu hakikati ifade etmektedir.

Ayrıca İslam dininde ruhbanlık ve belli bir dinî sınıf bulunmuyor. Onun yerine icma denilen müşterek bir akıl bulunuyor. Müşterek aklın kâmil manada tahakkuk etmesi ise, ancak fikir hürriyeti ile mümkündür. Yani nereden bakarsak bakalım, İslam dininde ister tebliğ etme manasında ister dini temsil etme noktasında bir inhisar bulunmuyor. Dolayısı ile “resmî din görevlileri” devlete mesaisini tahsis etmiş kişileri temsil eder. Oysa bütün Müslümanlar istisnasız dinini temsil etme noktasında mesul ve vazifelidir. Bu mesuliyeti ve vazifeyi belli bir zümrenin üstüne atıp, diğer Müslümanları vazifesiz bırakmak akıl kârı değildir...

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü