"Ve tabaka-i avamda ve feylesoflarda bir küsmek, bir adavet hasıl olmuştu ki, malum hadise-i tarihiye vukua gelmiştir." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Hristiyanlıkta ruhbanlık (kilise otoritesi) sınıfı vardır ve bu sınıf zenginler ve krallarla bir olup, fakir fukarayı sömürme ve ezme görevi üstleniyorlardı.
Haliyle avam tabakası yani fakir fukara, bu sınıfa ve dolayısı ile Hristiyanlığa karşı müthiş bir düşmanlık besliyorlardı.
Ruhban sınıf felsefecilere karşı da ayrı bir baskı ve zulüm uyguladığı için, fakir fukara ve filozoflar dine bütün bütün düşman kesilip, meşhur Fransız İhtilalini netice verdirdiler.
İslam dininde ise durum tam tersine gelişmiştir.
Avam ve âlimler dine sığınırken, iktidar siyasetini ve idaresini koruma güdüsü ile dinden uzaklaşmıştır. İslam tarihinde dört halife ve birkaç hükümdardan başka hakiki anlamda hem dindar hem de muktedir kalabilen saltanat sahibi çok azdır...
Üstadımız bu inceliğe şu şekilde işaret ediyor:
"Saltanat-ı dünyeviye aldatıcıdır. Âl-i Beyt ise, hakaik-i İslâmiyeyi ve ahkâm-ı Kur’âniyeyi muhafazaya memur idiler. Hilafet ve saltanata geçen ya nebi gibi masum olmalı veyahut Hulefâ-i Râşidîn ve Ömer ibni Abdülâziz-i Emevî ve Mehdî-i Abbâsî gibi harikulâde bir zühd-ü kalbi olmalı ki, aldanmasın."
"Halbuki, Mısır’da Âl-i Beyt namına teşekkül eden devlet-i Fâtımiye hilâfeti ve Afrika’da Muvahhidîn hükûmeti ve İran’da Safevîler devleti gösteriyor ki, saltanat-ı dünyeviye Âl-i Beyte yaramaz; vazife-i asliyesi olan hıfz-ı dini ve hizmet-i İslâmiyeti onlara unutturur. Hâlbuki, saltanatı terk ettikleri zaman, parlak ve yüksek bir surette İslâmiyete ve Kur’ân’a hizmet etmişler." (Mektubat, On Dokuzuncu Mektup, Beşinci Nükteli İşaret)
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü