"Haşirde ruhların cesetlere gelmesi var; hem cesetlerin ihyası var; hem cesetlerin inşası var." Bunları izah eder misiniz? Öldükten sonra dirilme çok kısa sürede mi olacak?
Değerli Kardeşimiz;
Öldükten sonra dirilme, ayet-i kerimenin ifadesiyle göz açıp kapayacak kadar kısa bir vakitte gerçekleşecektir. Yeniden dirilmenin bir anda olmasını bu dar aklımız anlayamamakta ve itiraz etmektedir. İşte Bediüzzaman Hazretleri vermiş olduğu üç ayrı misalle meseleyi halletmiş, akla yaklaştırmıştır.
"Eğer haşrin gelmesini, gelecek baharın gelmesi gibi, kat'î bir sûrette anlamak istersen; haşre dair Onuncu Söz ile Yirmi dokuzuncu Söze dikkat ile bak, gör. Eğer baharın gelmesi gibi inanmaz isen, gel parmağını gözüme sok..."
a. Ruhların cesedlere gelmesine misal: Gayet muntazam bir ordunun istirahat etmek için her tarafa dağılıp, yüksek sesli bir borunun öttürülmesiyle askerlerin yerlerini karıştırmaksızın toplanmaları.
İşte aynen bunun gibi, toprakta dağılmış olan insan vücudunun zerreleri de Hz. İsrafil (a.s.)'ın borusunu öttürmesi neticesinde, âza-yı asliye dediğimiz o zerreler toplanacaktır. Cenab-ı Hak bu vücud-u insanı, daha güzel bir surette, cennete münasip bir tarzda yeniden yaratacaktır.
İnsanın en değer verdiği, üstünde titrediği ve onu zayi’ etmekten korktuğu en kıymettar varlığı ruhudur ve onun misafir olarak içinde bulunduğu emanet olan bedeni ve âzalarıdır.
Cenâb-ı Hak, ruha ebediyet vasfı vermiştir. Ruh ölümsüzdür. Ceset istediği gibi dağılıp toplansın ruhun istiklaliyet ve devamına zarar vermez. Ölümle beden elbisesinden soyunan ruhlar, berzâh âleminin muhtelif tabakalarında hayatiyetlerini devam ettirirler.
b. Cesedlerin hayat bulmasına gelince; İstanbul gibi bir memleketin lambalarının bir merkezden bir anda söndürülüp, aynı merkezden tekrar bir anda her eve ışık verilmesi çok kolay ve mümkündür. Cenab-ı Hak elektrik gibi bir mahlûkuna bu hususiyeti vermiş.
Elbette, eşref-i mahlûkat olan insana, Rabbimiz tarafından ruhu daha sür’atli bir şekilde iade edecektir.
c. Cesedlerin aniden diriltilmesine gelince; her bahar mevsiminde Cenab-ı Hak bunun yüz binlerce misalini gözlerimizin önüne sermektedir. Bu hâdiselerden ibret alan hiçbir akıl sahibi haşri inkâr edemez, akıldan uzak göremez.
Allah için ahireti inşa etmek, gözümüz önünde her yıl öldürülüp tekrar diriltilen bahar mevsimini inşa etmekten daha ağır, daha zor değildir. Allah bu dünya hayatında bağ ve bahçeleri birkaç hafta içinde nasıl yeşertiyor ise, ahirette de sonsuz cennet bahçelerini aynı şekilde yaratıp insana bir ihsan olarak takdim edebilir; bu onun sonsuz kudretine asla ağır gelmez.
“Evet, şu gecenin sabahı ve şu kışın baharı ne kadar mâkul ve lâzım ve kat’î ise, haşrin sabahı da, berzahın baharı da o kat’iyettedir.” (9. Söz)
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Burada akla takılan şeyler var:1) Ruhların cesedlere gelmesi ile cesedlerin hayat bulması farklı olaylar mı? Ruhun gelmesi ile ceset zaten hayat bulmaz mı? 2) Ruhların cesedlere gelmesini, zerrelerin gelmesi gibi izah yapmişsınız; bu nasıl olur?
İki başlı sorunuza, iki ayrı cevap vermeye çalışacağız.
1- Ruh ile hayat arasında fark vardır. Hayat bir mevcudu bütün kainatla irtibatlandıran bir cevherdir. Şayet hayata mazhar olan bir mevcut, hayat için ihtiyaç duyduğu şartların herhangi birini kaybederese, hayat cevherini de kaybetmiş olacaktır. Ama hayatını kaybeden o mevcudun Ruhu bakidir. Çünkü, Ruh ölüme ve fenaya mazhar olmaz.
Mesela, Bir arabanın yürüyebilmesi için gerekli şartlar mevcuttur. Bu şartlar yerine gelmedikçe araba hareket etmez ve çalışmaz. Bütün bu şartlar yerine geldikten sonra bir şoför içine girip arabayı çalıştırmaya başlar. Demek ki şoför ile arabanın çalışma şartlarının yerine gelmesi ayrı şeylerdir. Şayet arabanın herhangi bir hayati uzvu çalışmazsa, o şoför arabadan istifade edemez. Şayet şoför arabadan ayrılırsa, araba da kendi kendine çalışamaz.
İşte Ruh o şoför gibidir, arabanın çalışmaya elverişli olması da hayat gibidir. Şayet ruh bir cesedde olmazsa, bitkisel bir hayat olsa bile ruhu yoktur, ağaçlar gibi. Onların hayatı var, ama ruhları yoktur. Şayet cesedin hayatı biterse, ruh o cesedden istifade edemeyeceği için çıkar ve gider. Ölümün hakikati de budur.
Dolayısıyla hayat ile ruh farklı farklı şeylerdir.
2- Haşir risalesinin bu üçüncü zeylinde, birinci meselede izah edilen iki konu var.
a- Zerrelerin kemal-i itaat sahibi olup, Rabbimizin emrine itaat ederek haşir meydanına toplanmaları konu edinilmiştir.
b- Her tarafa dağılmış olan ruhların Sur-u İsrafil'in borazanıyla Allah'ın (c.c) emri ile haşir meydanına gelmeleridir.
İşte hem cesedlerin inşası, hem ruhların cesedlere gelmesi ve hem de cesedlerin ihya edilmeleri aynı anda vuku bulacaktır.
Bu nedenle, birinci meselede özellikle zerrelerin toplanmaları ve ruhların o cesedlere gelmesi meselesi beraber anlatılmıştır.