"Cünüp iken tırnakların, saçların kesilmesi mekruh ve bedenden ayrılan her bir cüz'ün bir yere gömülmesi sünnet" olmasını izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Arkadaş! Zahire nazaran, haşirde, ecza-yı asliye ile ecza-yı zaide birlikte iade edilir. Evet, cünüp iken tırnakların, saçların kesilmesi mekruh ve bedenden ayrılan her bir cüz'ün bir yere gömülmesi sünnet olduğu, ona işarettir."
"Fakat tahkike göre, nebatatın tohumları gibi 'acbü'z-zeneb' tabir edilen bir kısım zerreler, insanın tohumu hükmünde olup, haşirde o zerreler üzerine beden-i insani neşv ü nema ile teşekkül eder."(1)
Haşirde cesetlerin inşası ve yeniden iade edilmesi meselesinin nasıl ve ne şekil olacağı hususunda iki farklı görüş vardır:
Birinci Görüş: İnsanın bedeni bir kışla veya bir mektep gibidir. Orada talim gören zerreler birbirleri ile ünsiyet ve ülfet etmesinden dolayı, ölüm ile dağılsalar da her biri bir tarafa gitseler de kışlada istirahat için dağılmış taburu, bir boru sesi ile toplamak gibi, İsrafil’in sura üflemesi ile o dağılmış zerreler tekrar kışlaları hükmünde olan bedenlerine dönerler ve vazife başına gelirler, denilmiştir.
İnsan bedeni hiç yokken, zaten mevcudat âleminde dağınık bir şekilde idi. Allah bu bedeni yiyecek ve içecekler vasıtası ile o dağınık vaziyetten toplatıp, babanın beline sperm olarak cem ediyor. Yani bedende vazifeli zerreler zaten dağınık iken toplanması makul olurken, ölümle gelen dağılmadan sonra ikinci bir toplanma neden makul ve kolay olmasın? denilebilir. Bu fikri savunanlar açısından, hangi zerrelerin vücutta toplanması meselesi bizim akıl terazimizle tartılacak bir mesele değildir.
İkinci Görüş: İnsanın kuyruk sokumu denilen yerinde acbü'z-zeneb denilen tohum gibi esas bir zerresi vardır ki, bu zerre, uçağın kara kutusu gibi zarar görmeyecek bir sağlamlığa ve mahiyete sahiptir. Allah bu asıl ve esas olan tohum gibi zerreden tekrar insanın bedenini inşa eder. Tıpkı bir damla sudan başlangıçta insanı inşa etmesi gibi. Ya da küçücük incir tohumundan koca incir ağacının yaratılması gibi. İnsan da o acbü'z-zeneb denen esas zerreden yeniden inşa olur.
Zâten "insan" denilince evvela onun ruhu hatırımıza gelir, mahşere çıkacak olan insan o ruhun kendisidir. Üstadımızın beyan ettiği gibi beden o ruhun hanesidir. Ölüm hâdisesiyle ruh bedenden ayrılmış ve beden aslına dönerek yeniden elementlere inkılab etmiştir. Âhirette ruhlar yeniden bedenlere, yani bu yeni âleme uygun olarak yaratılmış olan yeni bedenlere kavuşacaklardır. İşte bu ikinci beraberliğe "neş’e-i uhra" deniliyor.
Cenâb-ı Hak dilerse ruhlara her şeyiyle yeni bir beden giydirir, dilerse dünyada güzel amel işledikleri zerrelerini yeniden yaratır, dilerse bedenin acbü’z-zeneb denilen ve çürümeyen parçasını, bir anda insan bedeni yapar. Her üç halde de ruh yine aynı ruhtur. Yani, mahşerde toplanacak insanlar dünyadakilerin sureti ve misli değil, aynıdır. Misliyet olsa olsa bedenler için düşünülebilir. Zâten, insan denilince de evvela onun ruhu akla gelir, bedeni değil.
Her bahar mevsiminde milyonlarca tohumdan beden inşa eden ve gözümüz önünde devamlı provaları yapılan bu inşa hakikati gayet makuldür. Bugünkü fenler insanın gözle görülemeyecek kadar küçük spermlerden yaratıldığını tasdik ediyor. Bu sperm ile o esas olan zerre arasında hiçbir fark yoktur. Onu ondan yapan bir kudret, şunu bundan yapabilir mi diye şüpheye düşmek akıl kârı olamaz.
Bu iki görüşten ikincisi Risale-i Nur meslek ve meşrebine daha yakın ve daha makul olmasından, biz ikinci görüşü esas alıyoruz. Tahkikten maksat tıp ilmi değil, kelam ve hikmet kastediliyor. Buna İslam ıstılahında dirayet tefsiri deniyor. Üstad Hazretleri de zaten burada buna işaret ediyor.
Saç ve tırnak gibi insan bedenine ait şeylerin cünüpken kesilmemesi ve vücuda ait parçaların gömülmesi sünnettir. Sünnetin ise illeti emr-i Nebevi (asm)'dir. Yani Allah Resulü (asm)'ın sünneti olduğu için, saç ve tırnaklar cünüpken kesilmez ve bedenin parçaları gömülür, yoksa sadece yeniden inşa ve haşir esnasında kolayca dirilmesi için gömülüyor değiller. Vücudun yeniden dirilmesi ikinci görüşe göre olsa da yine cünüp iken tırnak ve saç kesilmesi mekruh ve bedenin cüzlerini gömmek sünnettir. Yine de her şeyin en doğrusunu Allah bilir.
(1) bk. İşarat’ül İ’caz, Bakara Suresi, 4. Ayet Tefsiri.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
"Cünüp iken tırnakların, saçların kesilmesi mekruh ve bedenden ayrılan herbir cüz’ün bir yere gömülmesi sünnet olduğu..." Kadınların özel halleri de dahil midir?
Cünüp kimse gusletmedikçe (cünüpken) tıraş olmamalı, tırnak kesmemeli, bedeninden herhangi bir parçanın ayrılmasına sebep olmamalıdır. Bunları gusledip temizlendikten sonra yapmalıdır.
Muayyen ve lohusa hali devam eden hanımlar için de böyledir. Onlar da bu müddet içinde böyle bir temizlik yapmamalı, bu halden çıktıktan ve guslettikten sonra böyle temizliği yapmayı tercih etmeliler. Şayet yaparlarsa elbette bir şey de lazım gelmez; gusül sahih olur.
Kadınlar adet ve lohusa dönemine girmeden önce beden temizliğini yapmaya özen göstermelidir. Ancak özellikle lohusa döneminin uzun olması nedeniyle beden temizliğine tekrar ihtiyaç olursa, bunlar için bir özür olabilir.
Kadınların muayyen günleri kadından kadına göre değiştiği için, adet günü dolduktan hemen sonra gusletmesi icap ediyor. Hemen guslettiği için bir aralık ve boşluk kalmıyor. Muayyen günler tam net olmadığı için guslettikten sonra kan geliyor ise, ihtiyaten sadece cinsel ilişkiye giremez bunun dışında diğer ibadet ve vazifelerini yapabilir. Yani temizlik ve tırnak kesme işlemini daima gusülden sonra yapmak gerekiyor.
Bu asırda insanların ekserisi apartmanlarda yaşadıklarından, gömmek müşkilleşmiş. Bu cüzleri çöpe atsak veya yaksak ya da suya atsak, ahirette bize iade edilmez mi?
Yani zerreler dağılıp gitsede acbüzzeneb den yeniden başka zerreler kullanılmak suretiyle diriltilebilir öyle mi?
Cünüp ve hayızlıyken tırnak kesmek, bunlar mekruhtur. Dirilişimiz Üstad'ın görüşüne göre acbüzzeneb denen tohumun neşv ü nema olmasıyla olacaksa, tırnak kesme meselesinin hükmü nasıl olur?
Bir hükmün illeti ayrı, hikmeti ayrıdır. Hükmü geçerli kılan, hikmeti değil illetidir. Hükmün illeti yani varlık sebebi ise Allah ve Resulü (asv)'ın emridir. Hikmet olmasa da emir hükmü devam ettirir. Hikmet, sadece o emrin süsü ya da dünyevi meyveleri hükmündedir. Bu süs ve meyveler olmasa da hüküm yine de bakidir.
İşte bütün farz ve sünnetlerin illeti, yani hakiki varlık sebebi emr-i İlahi ve nebevidir. Cünüp iken tırnak ve saç kesmemek bir sünnettir; sünnet ise ancak Allah Resulü emrettiği (uyguladığı) için yapılır. Bu sünnetin hiç hikmeti olmasa ya da bilinmese de hüküm değişmez. Nitekim cünüpken tırnak kesmemeyi haşre yormak bir içtihattır, bazı alimlerin bir bakış açısıdır. Farzı muhal olarak bu bakış açısının yanlışlığı veya noksanlığı ortaya çıksa, mesuliyet yorum sahiplerine ait olur, sünnete değil.
Özet olarak, biz Müslümanlar sünnetin hükmüne göre cünüp iken tırnak ve saç kesmeyiz; bunun hikmeti ister haşir olsun ister başka bir şey olsun sonuç değişmez. hatta hiçbir hikmet ve faydası olmasa da biz yine sünnete ittiba ile mükellefiz.