Hatimenin sonunda, haşre akılla gidilememesinin sırrı, "Haşr-i A'zam, İsm-i A'zamın tecellisiyle olduğundan,.." ifadeleriyle izah ediliyor. Bu konuyu biraz açabilir misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
“Haşre akıl ile gidilmemesinin bir sırrı şudur ki: Haşr-i A'zam, İsm-i A'zamın tecellisiyle olduğundan, Cenâb-ı Hakk'ın İsm-i A'zamının ve her ismin a'zamî mertebesindeki tecellisiyle zahir olan ef'al-i azîmeyi görmek ve göstermekle, haşr-i a'zam bahar gibi kolay isbat ve kat'î iz'an ve tahkikî iman edilir.”(1)
Bütün dinler imani hakikatlerde müttefiktirler. Fakat peygamberlerin (a.s) ümmetlerine bu iman hakikatlerini aktarmak ve intikal ettirmek hususu o ümmetlerin kültür ve eğitim seviyesine göredir. Zira irşadın icabı budur. Bütün dinler, kitaplar ve peygamberler; kendilerine tabi olan ümmetlerinin seviyelerine uygun şekilde tanzim edilmişlerdir.
Aynı mantık ve muhteva; Kur’an-ı Kerim için de geçerlidir. Ancak Kur’an-ı Kerim'in muhatap olacağı ümmet ve insanlık; diğer peygamberlerin ve kitapların gönderilmesi ile bir nevi kemale erdiğinden ve malikiyet dönemini hazırlayıp idrak edileceğinden dolayı, Kur’an diğer kitapların en mükemmeli , İslamiyet en ideal bir dini ve Peygamber Efendimiz (asm) ise en müstesna bir zat olarak tavzif edilmişlerdir. Bu durum ümmet-i Muhammedi maddi ve manevi kemalat arşına çıkaracağından; mürebbisi olan Kur’an-ı Kerim de bu mantığa paralel olarak diğer kitaplardan ve suhuflardan (sahifelerden); daha müstesna, daha ulvi ve daha külli olacaktır.
İşte bu mahiyet ve kültür farklılığı; bütün kitapların ortak paydası olan hakikatleri nazara vermede ve anlatmada Kur’an-ı Kerim açısından en yüksek ve en teferruatlı bir tarzda bulunmaktadır. Yani diğer ümmetler için mücmel ve ana hatlarıyla izah edilen hakikatler; Kur’an-ı Kerim'de teferruatıyla ve en derinlemesine nazara verilmiştir. Bu nazara verilen meseleler ve hakikatler; birinci derecede akli ve mantıki alanda, ikinci derecede de kalbi ve fazilet alanında olmuştur.
Bu sebeple Kur’an-ı Kerim hakîmdir. Hikmetsiz hiçbir şey onda yoktur. Hakîm ise aklın kabul etmeyeceği şeyleri akla yüklemez. O halde Kur’an-ı Kerim'in bütün hakikatleri; aklı ikna eder ve aklı teslime sevk eder. Bu hususiyet; malikiyet dönemini idrak eden ümmet-i Muhammedin fıtratına ve yapısına uygun bir haldir.
İşte Kur’an-ı Kerim'in diğer kitaplardan ve suhuflardan farklı olan hususiyeti budur. Bu hususiyetle Kur’an-ı Kerim'de imani hakikatler ve hassaten haşre taalluk eden meseleler hem aklı teslime sevk edecek ve hem de bu hakikatler teferruatlı bir şekilde nazara verilecek ve verilmiştir.
Kur’an-ı Kerim'deki bu mahiyet farklılığı ve üstünlüğü ise; diğer kitaplardan ayrı olarak, Cenab-ı Hakk'ın her isminden, ismi azamdan ve isminin de mertebe-i azamından gelen bir ilahi mukaleme ve kitap olmasından kaynaklanmaktadır.
Diğer kitaplar ve dinler ise; Cenab-ı Hakk'ın bazı isimlerinden ve o isimlerin mertebe-i azamından değil de farklı mertebelerinden inzal edilmişlerdir. Bu sebep ile hakikatleri icmalen ve hülasaten anlatmışlardır.
Mesela, bir matematik profesörü orta dereceli okullarda ders verse muhataplarının seviyesi ölçüsünde matematikten bahseder. Ders biraz mücmel ve hülasa olarak geçer. Aynı hoca doçentlere matematikten bahsetse, matematiğin derinlemesine ve en ince konularına temas eder.
Aynen öyle de diğer kitapların gönderildiği zamanlarda insanlık bir nevi sabavet ve çocukluk dönemini yaşadıklarından hakikatler özet olarak onlara sunulmuştur. Kur’an-ı Kerim'in inzal edildiği zamanlarda ve bundan sonraki kıyamete kadar geçecek dönemde ise beşeriyet kemal devrine gireceğinden, hakikatler daha geniş daha teferruatlı ve akılları tatmin edecek şekilde sunulmuştur.
İşte haşri azam kainatı ilgilendiren bir mesele olduğundan, bu zaman ümmet-i Muhammede tevafuk edeceğinden; bu hakikati teferruatıyla anlatıp ve anlamak için, ismi azamdan ve her ismin mertebe-i azamından gelmiş olan Kur’an-ı Kerim bu meseleyi daha teferruatlı ve külli manada nazara vermektedir.
Bu sır, Risale-i Nur için de geçerlidir. Zira Risale-i Nurdaki imani hakikatlerin, teferruatıyla, aklen çok kolay bir şekilde anlatılmasının ve anlaşılmasının sebebi; Kur’anın mezkur sırrından bir nasip almasıdır.
Yani Risale-i Nur da bir cihetle Allah’ın isimlerinin mertebe-i azamına manen masadak olmasından kaynaklanan bir sırla, diğer kütüb-ü İslamiyenin hülasaten ve mücmelen nazara vermiş olduğu başta haşir olmakla beraber bütün iman hakikatleri ile ilgili konuları, aklen kolay kabul edilecek tarzda teferruatıyla nazara vermiştir. Ve bu asrın akıl ve idrakine en mukni delillerle sunmuştur.
1) bk. Sözler, Onuncu Söz, Hatime.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar