"Kur’ân-ı Hakîmin kelâm-ı ezelîden gelmesi ve bütün asırlardaki bütün tabakat-ı beşere hitap etmesi hasebiyle..." Kur'an geçmiş dönemleri de kapsar mı?
Değerli Kardeşimiz;
Kur'an-ı Kerim diğer kütübü semaviyeden ve suhufiyeden farklı olarak; ism-i azamdan ve her ismin mertebe-i azamından gelen bir kitab-ı mukaddes olmakla beraber kainatı, hadisatı ve bütün ilmi hakikatleri havi şümullü bir kitaptır.
Diğer kitaplar ve suhuflar ise, bu hususiyet ve keyfiyette değildir. Onlar ism-i azamdan ve her ismin mertebe-i azamından gelmemiştir. Vasıf ve özellikleri, mahiyeti itibariyle zaman, mekan, kapsam ve keyfiyet itibariyle hudutludur.
Ayrıca diğer kitaplara ve suhuflara icaz sikkesi ve damgası vurulmadığından zamanla tahrif olmuş ve değiştirilmiştir. Çünkü zamanları ve keyfiyetleri mahdud olduğundan ve tamamıKur'an-ı Kerim'e vesile ve basamak olması hasebiyle mürur-u zamana uğramışlar ve değişmişlerdir.
Fakat bütün semavi kitaplar ve suhuflar aynı itikat ve inanç esaslarını ihtiva etmektedirler. Burada esas omurga, asıl, temel aynıdır. Değişen bir şey yoktur. Farklılıklar muamelat, fıkıh, hukuk, gaybi haberler ve ilmi meselelerle ilgilidir.
Kur'an-ı Kerim'de iman esasları ana temel olarak devam etmekle birlikte; dinin ve fennin ne kadar ilmi meseleleri varsa, içtimai, siyasi, ahlaki ve hukuki ne kadar mesail söz konusu ise, hepsiKur'an-ı Kerim'de mahiyeti itibariyle mevcuttur. Kısaca Kur'an-ı Kerim'de yaş kuru her şey mevcuttur, olmayan bir şey yoktur. Bu ise Allah kelamı olduğuna çok açık bir delildir.
Bu meseleye gayb dediğimiz mazi, hal ve istikbal ile alakalı her şey de dahildir. Fakat bulunma keyfiyetleri bazen saraheten, bazen işareten, bazen imaen ve bazen de remzen değişik keyfiyettedirler.
Mazi dediğimiz evvel-i dünyadan zamanımıza kadar, gerek kevni ve gerekse de tarihi bütün meseleler, ayrıca diğer semavi kitap ve suhuflarda mevcut olan hakikatler Kur'an-ı Kerim'de mevcuttur.
Bu hususta Kur'an-ı Kerim âdeta ben-i israilin tabut-u sekinesi mana ve muhtevasından daha öte, daha sırlı ve şifreler manzumesidir.
Madem ilm-i ilahide her şey mevcuttur. İlm-i ilahinin bir tezahürü olan ve lafızlar suretinde tecessüm etmiş Kur'an-ı Kerim'de de bu ilmi hakiketler külliyen mevcuttur.
Zira havanın tamamında ne varsa zerresinde de aynı şey mevcuttur. Toprağın tamamı ne yapabiliyorsa bir zerresi de aynı kabiliyettedir. Bu esaslıi kaidelere binaen ilm-i İlahide olan hakikatler onda tecelli ettiğinden, bir nüve haline gelmiş mücessem keyfiyetinde de aynen mevcut olması icap eder.
Kur'an-ı Kerim'in alemin Nur-u Muhammedi (asm)'den itibaren safha safha nasıl evrildiğini, ilk insanın yaratılmasından bu zamana kadar bütün kevni ve tarihi hadiseler, Kur'an-ı Kerim'de mahiyeti itibariyle mevcuttur.
Buna hadis-i şerifler, müfessirlerin beyanları, tarihçilerin haberleri, mutasavvıf ehlinin batıni ihbarları, ehl-i fennin bilimsel gerçekleri Kur'an-ı Kerim'le değerlendirildiğinde, tamamının Kur'an'da mevcut olduğu, açık bir hakikat olarak tahakkuk etmektedir. Bu bir iman meselesidir. Bu meseleyi hüve hüvesine ispat etmek herkesin boyunu aşar. Ancak insanlar olarak buradaki ilmi eksikliğimiz Kur'an-ı Kerim'in mazi ile alakalı her meseleyi derununda ihtiva ve ifade ettiğini engellemez. Bir meseleye iman etmek ayrıdır, o meseleleri fiilen ispat edip ortaya koymak apayrı bir meseledir.
Üstadımız bu konuya Barla Lahikası'nda şöyle güzel bir bakış kazandırır;
"Hakikat-ı Kur'aniye, zaman-ı Âdem'den şimdiye kadar hakikat-ı Muhammediye (A.S.M.) ile beraber müteselsilen enbiyaların suhuf ve kütüblerinde nurlarını neşrederek gele gele tâ nüsha-i kübrası ve mazhar-ı etemmi olan Kur'an-ı Azîmüşşan suretinde cilveger olmuştur. Bütün enbiyanın usûl-ü dinleri ve esas-ı şeriatları ve hülâsa-i kitabları Kur'anda bulunduğuna, ehl-i tahkik ve ehl-i hakikat ittifak etmişler."(1)
Yukarıdaki ibarede açıkça ifade edildiği gibi; Kur’an-ı Kerim kelam-ı ezelî olduğundan geçmiş, hal ve geleceği birden ihata eder hitaptır. Geçmiş zamandaki suhuf ve kütübün hülasaları, şeriatlarının esasları, dinlerinin asılları Kur’an-ı Kerim’de mevcuttur. Bütün suhuf ve kütübün hakikat nurlarının kaynağı; Kur’an-ı Azimü’ş-şandır.
(1) bk. Barla Lahikası, 250. Mektup.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü