"Hem de bana satmak ise, bana asker olup benim namımla tasarruf etmek demektir. Adi bir esir ve başıbozuğa bedel, âli bir padişahın has, serbest bir yaver-i askeri olursunuz." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
“Helâl dairesi geniştir, keyfe kâfi gelir. Harama girmeye hiç lüzum yoktur.” cümlesinde açıkça ders verildiği gibi, insan meşru dairede her çeşit zevki tadabilir. İnsan helal olan şeylerden dilediğini tercih etmekte serbesttir. Bunda bizim hem dünya, hem de ahiret menfaatimiz söz konusu olduğundan, haramlardan yasaklanmamız bir esaret gibi anlaşılmamalıdır.
Şu var ki, imtihan sırrınca insan hem haram hem de helal sahalarda dilediği gibi dolaşabiliyor. Ancak bu serbestliği doğru değerlendirerek, bütün işlerimizi helal dairesinde yaptığımız takdirde padişahın sevgili bir askeri, makbul bir yaveri oluruz.
Yani, Cenâb-ı Hakk'ın razı olduğu bir kul olmakla, bu dünya hayatından terhis edildiğimizde “gözlerin görmediği, kulakların işitmediği, beşer kalbine gelmesi mümkün olmayan” çok büyük ve sonsuz nimetlere mazhar oluruz.
Padişaha asker olan kişi onun mülkünde serbest olarak gezer, kimseden korkusu olmaz.
“Serbest” kelimesini nefsin esaretinden kurtulup gerçek hürriyete kavuşma şeklinde de anlayabiliriz. “Bazı sefih ve laubaliler hür yaşamak istemediklerinden nefs-i emmarenin esaret-i rezilesi altına girmek istiyorlar.”(1) cümlesi, bize bu dersi vermektedir.
Allah’a kul olmayan kişi maddeye esir olur. Allah’a teslim ve tevekkül etmeyen insan, sebeplerin oyuncağı ve esiri olur. Yani küfür ve inançsızlık, manevî bir esaret, manevî bir mahkûmiyettir.
Madde ve sebeplerden azade olmak hakikî bir hürriyettir. Allah’a iman edip kul olan birisi kâinatın, maddenin ve sebeplerin esaret ve zilletinden kurtulur ve hür olarak yaşar.
Allah’a yalvarmayan sebeplere yalvarır, Allah’tan korkmayan sebeplerden korkar, Allah’a secde etmeyen sebepler karşısında alçalır. Allah’a dayanmayan sebeplere dayanır ve onların baskı ve korkusu ile yaşar.
(1) . Hutbe-i Şamiye, Reddü'l-Evham.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü