"Hem Rabbü’l-Âlemîn, meyve-i âlem olan insana, âlemi içine alacak bir vüs’at-i istidat verdiğinden ve bir ubudiyet-i külliyeye müheyya ettiğinden..." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Kelime manasıyla kesret çokluk, vahdet ise birlik demektir. Kesret, bu dünya hayatında insanın kalbine, aklına, nefsine ve his dünyasına hitap eden her şey, vahdet ise bunların tümünün istikamet ve rıza dairesinde kullanılması ve değerlendirilmesidir.
Sadece bir misal verelim:
İnsan, ruhuna takılan sevgi hissi ile her şeyi sevebilecek bir yaratılışa sahip kılınmıştır. İşte, sevgi hissine hitap eden bu sayılamayacak kadar çok şey kesreti ifade eder. Vahdet ise, bu hissi veriliş gayesinde kullanmak ve Allah’ı sevmektir. Sonra, başka şeyleri de onun namına sevebilir.
Bu misale başka misalleri de eklediğimizde görürüz ki insanın önüne “kesrette boğulma” yahut “vahdete erme” gibi büyük bir imtihan açılmıştır. İnsanın bu imtihanı kazanarak “cennete layık bir kıymet” alması için peygamberler gönderilmiş ve kitaplar inzal edilmiştir.
Her konuda olduğu gibi vahdete erme hususunda da en büyük mürşid Kur’ân-ı Hakîm ve en büyük muallim de Resul-ü Ekrem Efendimizdir (asm.).
Bir kısmını kısaca açıklamaya çalıştığımız bütün bu üstün meziyetler dersin başındaki “Şu Mi’rac-ı Azîm niçin Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâma mahsustur?” (Sözler, Otuz Birinci Söz, Üçüncü Esas.) sorusunun cevabıdır.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü