Üçüncü Esas
İçerikler
-
"Mi’racın hikmeti o kadar yüksektir ki, fikr-i beşer ulaşamıyor; o kadar derindir ki, ona yetişemiyor; o kadar incedir ve latiftir ki, akıl kendi başıyla göremiyor." İzah eder misiniz?
-
"Fakat bazı işaretlerle, hakikatleri bilinmezse de vücutları bildirilebilir." Nasıl anlayabiliriz, çünkü Miraç Risalesi'nde miracın hakikati anlatılıyor?
-
"Şu kâinatın Hâlıkı, şu kesret tabakatında nur-u vahdetini ve tecelli-i ehadiyetini göstermek için, kesret tabakatının müntehasından ta mebde-i vahdete..." İzah eder misiniz?
-
"Nur-u vahdetini ve tecelli-i ehadiyetini göstermek için,.." ifadesini izah eder misiniz?
-
"Bir ferd-i mümtazı, bütün mahlukat hesabına kendine muhatap ittihaz ederek,.. Onunla bildirmek ve onun nazarıyla ayine-i mahlukatında cemal-i sanatını, kemal-i rububiyetini müşahede etmek ve ettirmektir." İzah eder misiniz?
-
"Hem Sâni-i âlemin, asarın şehadetiyle nihayetsiz cemal ve kemali vardır. Cemal, hem kemal, ikisi de mahbub-u lizatihidirler; yani bizzat sevilirler..." Devamıyla izah eder misiniz?
-
Hikmet, bir şeye takılmış gaye ve fayda anlamındadır. O zaman mi'racın semerat ve faydası, mi'racın hikmeti olmuyor mu?
-
"İşte, Sâni-i Mevcudat, bütün mevcudatta intişar eden tecelli-i muhabbetin bütün envaını bir noktada, bir aynada görmek..." şeklinde başlayan paragrafı detaylıca izah eder misiniz?
-
"Bir vechi, bizzat nazar-ı dekaik-aşinasıyla görsün. Diğeri, gayrın nazarıyla baksın." Bu meseleyi Birinci temsilin tamamı ile izah eder misiniz?
-
"O acip sanatının makinelerini ve tezgâhlarını ve aşağıdan gelen mahsulatın mahzenlerini göstere göstere, ta daire-i hususiyesine kadar getirir." İzah eder misiniz?
-
"Bütün fünun, bütün desatiriyle, şu kitab-ı kâinatı zaman-ı Âdem’den beri mütalaa ediyor. Hâlbuki o kitap esma ve kemalat-ı İlahiyeye dair ifade ettiği manaların ve gösterdiği ayetlerin öşr-ü mişarını daha okuyamamış." İzah eder misiniz?
-
"Nasıl ki bir zat-ı zifünun, muciznüma bir kitabı telif edip yazsa..." Kitap örneği Nurlarda muhtelif yerlerde geçer, bu temsili detaylıca izah eder misiniz?
-
"Herhalde o kitabı bazılara ders verecek, ta o kıymettar kitap manasız kalıp beyhude olmasın... " İnsanların ders almaması o kitabı neden manasız bırakıp, beyhude ediyor?
-
"Nakkâş-ı Ezelî, şu kâinatı, kemalatını ve cemalini ve hakaik-i esmasını göstermek için öyle bir tarzda yazmıştır ki, bütün mevcudat hadsiz cihetlerle nihayetsiz kemalatını ve esma ve sıfatını bildirir, ifade eder." İzah eder misiniz?
-
"Bahusus böyle her bir harfi binler manayı tazammun eden bir kitap" ne demektir?
-
"Birinci sahifesi olan tabakat-ı kesretin en nihayetinden tut, ta münteha sahifesi olan daire-i ehadiyete kadar bir seyeran ettirmek lazım geliyor." Burayı nasıl anlayabiliriz?
-
"O zat nasıl şu kâinatın çekirdeğidir? Dersiniz: Kâinat onun nurundan halk olunmuş…" Bu ne demektir?
-
"Sabık beyanatınızda diyorsunuz ki: Âlem-i ulviye çıkmak, şu âlem-i arziyedeki asarların makinelerini, destgâhlarını ve netaicinin mahzenlerini görmek için uruc etmiştir." Bu ne demektir?
-
"Uluhiyet, mukteza-yı hikmet olarak tezahür istemesine mukabil, en azami bir derecede zat-ı Ahmediye (asm.) dinindeki azami ubudiyetiyle en parlak bir derecede göstermiştir." İzah eder misiniz?
-
"Kemal-i sanatı üzerine enzar-ı dikkati celb etmek, teşhir etmek istemesine mukabil, en yüksek bir sada ile dellallık eden, yine bilmüşahede o zattır." İzah eder misiniz?
-
"Bütün âlemlerin Rabbi, kesret tabakatında vahdaniyetini ilan etmek istemesine mukabil, tevhidin en azami bir derecede, bütün meratib-i tevhidi ilan eden, yine bizzarure o zattır." İzah eder misiniz?
-
"Hem Sahib-i Âlem'in nihayet derecede âsârındaki cemalin işaretiyle, nihayetsiz hüsn-ü zatîsini ve cemalinin mehasinini ve hüsnünün letaifini ayinelerde mukteza-yı hakikat ve hikmet olarak görmek ve göstermek..." İzah eder misiniz?
-
"Hem şu saray-ı âlemin Sânii, gayet harika mucizeleriyle ve gayet kıymettar cevahirlerle dolu hazine-i gaybiyelerini izhar ve teşhir istemesi ve onlarla kemalatını tarif etmek ve bildirmek istemesine mukabil..." İzah eder misiniz?
-
"Hem şu kâinatın Hâkim-i Hakîmi, şu kâinatın tahavvülatındaki maksat ve gayeyi tazammun eden tılsım-ı muğlakını ve mevcudatın..." İzah eder misiniz?
-
"Hem şu âlemin Sâni-i Zülcelali, bütün güzel masnuatıyla kendini zişuur olanlara tanıttırmak ve kıymetli nimetlerle kendini onlara sevdirmesi..." İzah eder misiniz?
-
"Hem Rabbü’l-Âlemîn, meyve-i âlem olan insana, âlemi içine alacak bir vüs’at-i istidat verdiğinden ve bir ubudiyet-i külliyeye müheyya ettiğinden..." İzah eder misiniz?
-
"Es-sebebü ke’l-fâil" sırrı ne demektir, örneklerle izah eder misiniz?
-
"Ey makam-ı istimadaki insan! Şu ikinci işkâl ettiğin hakikat o kadar derindir, o kadar yüksektir ki, akıl ona ne ulaşır ne de yanaşır, illa nur-u imanla görünür..." Aklın yetişemediği hakikati temsille akla yaklaştırmaya çalışmak ne demektir?
-
"Şecere-i hilkatin de bir şıkkı olan âlem-i süflinin anasır dalları, nebatat ve eşcar yaprakları, hayvanat çiçekleri, insan meyveleri hükmünde görünür." Buradaki "süfli âlem"den kasıt nedir?
-
"Hem öyle bir çekirdek ki, âlem-i cismaniden başka, sair âlemlerin nümunesini ve esasatını câmi’ olsun..." Devamıyla izah eder misiniz?
-
"Madem şu şecere-i kâinattan daha evvel, o neviden başka şecere yok." ne demektir, bu âlemden sonra başka bir âlem olmayacak mı? Burayı nasıl anlayabiliriz?
-
"Bir nevi âlem gibi olan muazzam çam ağacını, buğday tanesi kadar bir çekirdekten halk eden Kadîr-i Zülcelâl, şu kâinatı nur-u Muhammedîden (asm) nasıl halk etmesin veya edemesin?" Açıklar mısınız?
-
"İşte şecere-i kâinat, şecere-i Tuba gibi, gövdesi ve kökü yukarıda, dalları aşağıda olduğu için; aşağıdaki meyve makamından, ta çekirdek-i asli makamına kadar, nurani bir hayt-ı münasebet var." İzah eder misiniz? Tuba ağacı neyi temsil ediyor?
-
Nur-u Muhammedi ile Mahiyet-i Ahmediye aynı mıdır?
-
"Meyve makamından, ta çekirdek-i asli makamına kadar nurani bir hayt-ı münasebet" nasıl oluyor?
-
"Zât-ı Ahmediye Aleyhissalâtü Vesselâm o yolu açmış, velâyetiyle gitmiş, risaletiyle dönmüş ve kapıyı da açık bırakmış." Mi'ractan önce nasıl terakki edilmiş?
-
"O makasıdın medarı zat-ı Ahmediye (asm) olduğu için, kâinattan evvel Sâni-i Kâinatın nazar-ı inayetinde olması ve en evvel tecellisine mazhar olmak lazım geliyor." cümlesini, "nazar-ı inayet" ile birlikte açar mısınız?
-
"Bir şeyin neticesi, semeresi evvel düşünülür. Demek, vücuden en ahir, manen de en evveldir. Halbuki zat-ı Ahmediye (asm) hem en mükemmel meyve..." İzah eder misiniz?
-
"Mahşer-i masnuat olan küre-i arzın hadsiz mahlukatının netâic-i amelleri ve cin ve insin semerât-ı ef’alleri, yine avâlim-i ulviyede temessül eder." İzah eder misiniz?
-
"Hasenat cennetin meyveleri suretine, seyyiat ise cehennemin zakkumları şekline girdikleri, pek çok emarat ve pek çok rivayatın şehadetiyle ve ..." Örneklerle izah eder misiniz?
-
"Zeminin yüzünde kesret o kadar intişar etmiş ve hilkat o kadar teşa’ub etmiş ki, bütün kâinatta münteşir umum masnuatın pek çok fevkinde ecnas-ı mahlukat ve esnaf-ı masnuat, küre-i zeminde bulunur, değişir, daima dolup boşalır." İzah eder misiniz?
-
"İşte şu cüz’iyat ve kesretin menbaları, madenleri, elbette külli kanunlar ve külli tecelliyât-ı esmaiyedir ki, o külli kanunlar, o külli tecelliler ve o muhit esmaların mazharları da bir derece basit ve safi..." İzah eder misiniz?
-
"Cüz'iyat ve kesretin menbaları, madenleri, elbette külli kanunlar ve külli tecelliyat-ı esmaiyedir." Devamıyla izah eder misiniz?
-
"Havai bir Elhamdülillah kelimem nasıl mücessem bir meyve-i cennet olur?" Burayı "Uyanık âlemi olan âlem-i ahiret" ile birlikte izah eder misiniz?
-
"Bir gıybet etsen, murdar bir et suretinde sana yedirirler." İzah eder misiniz?
-
"Şu dünya uykusunda söylediğin güzel sözlerin ve çirkin sözlerin, meyveler suretinde, uyanık âlemi olan âlem-i ahirette yersin ve yemesini istibad etmemelisin." Bu nasıl olacak, izah eder misiniz?