"Hükema-i İşrakıyyun" ne demektir, şirk ehli midir?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Her batıl mezhebin ve ekolün her tarafı batıl olmak gerekmez. Onun için Üstad, "Her batıl mezhep içinde bir daneyi hakikat vardır" diye buyurur.

İşrak; “aydınlanma, güneşin doğuşu, tan ağarması” mânâsındadır. Bu felsefi ekolün mensupları, gerçeğe ulaşmayı akıl işi değil; keşif, ilham, hads (sezgi) şeklindeki ruhî ve kalbî kuvvetlerde görürler.

İşrakiyyun Felsefesi: 1153-1191 yılları arasında yaşayan Şehabeddin Sühreverdi’nin temsil ettiği felsefi ekole denilir.

Bu felsefede işrak, hem keşfi hem de zuhuru ifade eder. Güneşin işrakı (doğması) ile eşyanın görülmesine imkân vermesi gibi mânevî işrak yahut hads veya öngörü de İnsana birçok bilgiyi (marifeti) ilham yoluyla verir. Sühreverdi’ye göre biz bedenlerimizi alâkaların­dan temizleyip ilâhî nurları düşünmeğe dalınca, nefislerimiz İlâhî idrakler ve tecelliler ile dolar. İnsan beden karanlığından kurtuldukça Allah’a olan meyli artar.

İşrakıyyun cereyanı, Eflatunculuk felsefesinin tesirinde kalan, aynı zamanda, İslam tasavvufundan da etkilenen bir düşünce ekoludur. Bu cereyan, hem İslam’dan hem de felsefeden bir şeyler almasından dolayı, her tarafına şirk nazarı ile bakamayız. Meselâ, riyazet, İslam tasavvufunun nefsi tezkiye metodu olarak oraya geçmiştir.

İşrakıyyun cereyanında, riyazetin fikri açacağı düşüncesi hâkimdi. Bundan dolayı açlık ile nefislerini terbiye etmeye çalışırlardı. Bu usul yani riyazet, sufi ekolünden, İşrakiyyuna geçen bir tarzdır. Hatta İşrakiyyuna, “İslam tasavvufu ile Meşşailik, yani Aristo felsefesi arasında sıkışmış bir ekol nazarı ile de bakılabilir”, diyenler de vardır.

Bazen, batıl fikirlerin doğru vasıtaları; doğru fikirlerin de batıl vasıtaları olabilir. Riyazet, doğru ve güzel bir nefsi terbiye etme vasıtasıdır. Batıl bir mezhebin eline geçmiştir diye, batıl olamaz.

Meselâ; İmam-ı Gazzalî, mantık ilmini vasıta olarak felsefeden alarak, ilm-i kelama dâhil etmiştir. Üstad Hazretleri, bir dönem, fikir ve zihin açıklığı için doğru ve güzel olan riyazeti kullanmıştır. “Münevver kısım olan Hükema-i İşrakiyyun” cümlesi ile de münevverden maksadın, aklı esas alan aydınlanmanın akıl ve sezgi ile olacağını savunan ve kısmen de aklı ve kalbi aydınlanan filozoflara işaret etmiştir. İman ile aklı ve kalbi nurlanmış Kur’an şakirtleri mânâsında değildir. Zaten bahsi geçen yerde de Kur’an ile beşerin hikmeti mukayese ediliyor. Kur’an’a nisbeten, beşerin hikmeti güneş ile fener gibidir.

İman ve teslimiyet ile vahyin terbiyesine girmeyen bu gibi hikmet ehli, şirkten kurtulamamışlardır. Kurtulanlar da Allah’a tahkikî bir iman getirememiş, avam-ı müminin derecesini zor bulmuşlardır.

Hülasa; İşrakiyyunun fikirleri batıl ve şirk olabilir, ama her ciheti ile her tarzı ile batıldır, denilemez. Üstad da onların İslam’a uygun olan yönlerini tatbik etmiştir. Meseleye böyle bakarsak tenakuz kalmaz...

Not: Hükema-i işrakıyyun ifadesindeki işrak kelimesi bildiğimiz şirk koşmak mânasında değildir. Çünkü buradaki işrak kelimesindeki (k) harfi (kef) değil, (kaf)tır. Burada işrak aydınlatmak mânasındadır. Zaten ibarede işrakıyyun denilmiş işrakiyyun denilmemiş. İzahta bu harf farkı anlaşılmadığı için tekellüflü tevil cihetine gidilmiş. Nazar-ı irfanınıza arzolunur.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

gkhnclk
Verdiğiniz bu mukni cevaptan dolayı sonsuz sükranlarımı sunarım. Allah razı olsun.İşlerinizde muvaffakiyetler...Allah hizmetlerinizi kabul eylesin. Amin!
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.

BENZER SORULAR

Yükleniyor...