"İ’lem eyyühe’l-aziz! Ey nefis! Eğer takvâ ve amel-i salih ile Hâlıkını razı ettiysen, halkın rızasını tahsile lüzum yoktur; o kâfidir..." Devamıyla izah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"İ’lem eyyühe’l-aziz! Ey nefis! Eğer takva ve amel-i salih ile Hâlık’ını razı etti isen halkın rızasını tahsile lüzum yoktur, o kâfidir. Eğer halk da Allah’ın hesabına rıza ve muhabbet gösterirlerse iyidir. Şayet onlarınki dünya hesabına olursa kıymeti yoktur. Çünkü onlar da senin gibi âciz kullardır."

"Maahâzâ ikinci şıkkı takip etmekte şirk-i hafî olduğu gibi tahsili de mümkün değildir. Evet, bir maslahat için sultana müracaat eden adam, sultanı irza etmiş ise o iş görülür. Etmemiş ise halkın iltimasıyla çok zahmet olur. Maamafih yine sultanın izni lâzımdır. İzni de rızasına mütevakkıftır."(1)

"Ey nefis! Eğer takva ve amel-i sâlih ile Hâlıkını razı etti isen, halkın rızasını tahsile lüzum yoktur; o kâfidir" Cümlesi İhlas Risalesindeki Birinci Düsturu hatıra getiriyor:

Amelinizde rıza-yı İlâhî olmalı. Eğer O razı olsa, bütün dünya küsse ehemmiyeti yok. Eğer O kabul etse, bütün halk reddetse tesiri yok.”

Bu derste rızaya ermenin yolu şöyle gösteriliyor: Takva ve amel-i Salih.

Kastamonu Lahikasında, “Takva, günahlardan içtinab etmek; Amel-i Salih, emir dairesinde hareket ve hayrat kazanmaktır”(2) buyurulur.

Allah’ın yasaklarından sakınandan da O’nun emirlerini tutandan da Allah razı olur. Günahtan sakınmak insanı cehennemden uzaklaştırır, salih amel ise cennete yaklaştırır. Üstad Hazretleri cennet ve cehennem için “lütuf ve kahrın iki tecelligahı” tabirini kullanır.

İnsanın maddî terakkisi gibi, manevî kemalatı da iki esas üzere gider: Def-i şer ve celb-i nef’. Yani şerleri kendinden uzaklaştırmak ve hayırları celbetmek, onlara sahip olmak. Bir ticaret erbabı hem kazanacak hem de kaybetme kapılarını kapayacaktır ki, zengin olsun. Çok kazanan ama ondan daha fazlasını da kaybeden kişi zengin olmak bir tarafa, iflas yoluna girmiş demektir. Manevî hayatımız da böyledir. Salih amel ile manen zenginleşmek yetmiyor, onları takva ile muhafaza etmek de bir o kadar ehemmiyet kazanıyor.

Kazandığı tonlarca sevabı bir gıybet ile yahut bir haset ile kaybeden insan manen zengin olamaz. Peygamber Efendimizin (asm.) meşhur bir hadis-i şerifini birlikte hatırlayalım. Bu hadis-i şeriflerinde Allah Resulü, müflisin tarifini yapar. Mâna olarak arz edeyim:

“Bir kişi mahşer meydanına çokça sevapla gelir. Ama şunun gıybetini yapmış, şuna haksızlık etmiştir. Onlar gelip bu sevapların bir kısmını alırlar. Kazanılan sevap alacaklıların hepsine kâfi gelmez, tükenir. Bu defa, hak sahiplerinin günahları onun sırtına yüklenir ve cehenneme atılır.”(3)

Onun için Üstadımız bu zamanda takvanın üssü’l-esas olduğunu, büyük bir rüçhaniyet kazandığını söyler. Bir Risalesinde de “def-i şerrin, celb-i nef’a racih geldiğini,” ondan daha büyük ehemmiyet kazandığını kaydeder.

"Eğer halk da Allah'ın hesabına rıza ve muhabbet gösterirlerse, iyidir. Şâyet onlarınki dünya hesabına olursa kıymeti yoktur."

Allah namına sevilmeyi isteriz. Bizi Allah için sevenlerin bu hüsn-ü zanları, hakkımızda manevî bir dua olur. “Cenâb-ı Hak o halis insanların hüsn-ü zanları hürmetine bizi affedebilir, diye düşünürüz.

Bize dünya için gösterilen muhabbetin hiçbir kıymeti yoktur. Çünkü o muhabbet, hakiki mânada bir sevgi değildir. Onlar bizi değil, bizdeki menfaatlerini sevmekle, aslında kendilerini sevmiş olurlar. Herkeste nefis vardır ve nefis evvela kendini sever. Bu hakikate rağmen, halkın dünyevî sevgilerine talip olmak çocukça bir hevesten öteye geçmez ve insanın kendini oyalamasından başka bir şey değildir. Toplum hayatında bunun çok misallerine şahit oluruz. Adam kendini methedici konuşmalar yaparken, muhatabı onu isteksizce dinler. Onun sözünün bitmesini bekler ki, medih sırası kendisine gelsin.

"Çünkü onlar da senin gibi âciz kullardır."

Karıncalara bu nazarla şöyle bir bakalım. Onlardan birinin diğer karıncalara gösteriş yapmak, onların alkışlarını almak istediğini hayal edelim. Onun bu halini çok ayıplarız ve “O da karınca, sen de. Seni sevse ne olur, sevmese ne olur?” deriz kendi kendimize.

Melekler de bize öyle bakıyor ve diyorlar ki: “O da adam, sen de. Dün ikiniz de yoktunuz. Evvelki gün ikiniz de nutfe idiniz. Yarın ikiniz de çürüyüp, toprak olacaksınız. Kabir âleminde, herkes kendi hesabını verecek.”

"Maahâza ikinci şıkkı takib etmekte şirk-i hafî olduğu gibi, tahsili de mümkün değildir."

Şirk-i hafi (gizli şirk) denilince öncelikle riya, yani “Allah'ın rızası yerine halkın beğenmesine talip olmak” akla gelir. Sebeplere lüzumundan çok fazla ehemmiyet vermek de şirk-i hafiye giriyor. Kaldı ki, halkın rızasını tahsil mümkün de değil. İnsan nefsi doymak bilmez. İnsana verilen kuvve-i şeheviye, menfaati celbetme duygusudur ve dünya imtihanının bir icabı olarak bu hisse bir had konulmamıştır. Onun tam olarak tatmin edilmesi mümkün değildir. Diğer taraftan, “bir sinek kanadının göz üstüne bırakıldığında bir dağı setretmesi” gibi bir insana da binlerce iyilik etseniz, bir tek kötülüğünüz bütün iyiliklerinizi bir anda örtebilir.

Öyle ise ne yapacağız?

Bu sualin cevabı şu son cümlede veriliyor:

"Evet, bir maslahat için sultana müracaat eden adam, sultanı irza etmiş ise, o iş görülür. Etmemiş ise halkın iltimasıyla çok zahmet olur. Maamafih yine sultanın izni lâzımdır. İzni de rızasına mütevakkıftır."

Dipnotlar:

(1) bk. Mesnevi-i Nuriye, Zerre.
(2) bk. Kastamonu Lahikası, 103. Mektup.
(3) bk. Müslim, Birr, 59.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 5.403
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

Ender56

"Eğer halk da Allah’ın hesabına rıza ve muhabbet gösterirlerse iyidir. Şayet onlarınki dünya hesabına olursa kıymeti yoktur."Burayı pek anlamadım izah eder misiniz?

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Editor (Muaz)
Bir parti liderini oğlumu işe aldığı için seversem bu sevgim dünya hesabına olur. Ama aynı lider dine, vatana hizmet eder bende bu hizmetinden dolayı onu seversem bu sevgi Allah adına ve hesabına bir sevgi olur. 
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.

BENZER SORULAR

Yükleniyor...