"İman öyle bir iksirdir ki, insanı bütün kainatla dost ve ahbap yapar; her şeye karşı bir ülfet ve ünsiyet kazandırır." cümlenize binaen, insanın kendini yalnız hissetmesi iman zayıflığından mı kaynaklanır? İkinci Söz'de bu mu anlatılıyor?
Değerli Kardeşimiz;
Bu ifade, sitemizde geçen ve Risalelerden mülhem olan bir cümledir. Evet, imanı kuvvetli olan bir mü’minin nazarında her mahlûk Allah’ın müstakim birer memuru, dost bir hizmetkârıdır. Kâinatın her tarafı şuur sahibi melekler ve ruhanîler ile şenlenmiştir. Hal böyle olunca, mü’min şu âlemde vahşet ve yalnızlık çekmez.
Lâkin imanın bu kemal manaları her mü’minde tam tecelli etmediği için, bu ünsiyet ve dostlukları tam idrak edemiyor. Bu da imanın kuvveti veya zayıf olmasıyla alakalıdır. Bunun için de asıl mesele, imanımızı tahkikî bir surete çevirip kuvvetlendirmektir. Bu zamanda Risale-i Nurlar kişiye bunu harika bir surette kazandırmaktadır.
Manevî ve ruhî hastalıkların büyük bir kısmı, iman zaafından ve ibadetlerin terk edilmesinden kaynaklanmaktadır. Maddî bedenimiz, gıdasız kaldığı zaman bazı hastalıklar meydana geldiği gibi, manevî duygularımız da zikirden ve ibadetten mahrum kaldığı zaman, birtakım manevî hastalıklara ve sıkıntılara maruz kalmaktadır.
Bütün manevî hastalıkların ve sıkıntıların reçetesi, tahkikî imanı elde etmek ve bunun muktezası olan ibadetleri kemaliyle ifa etmektir.
Üstad Hazretlerinin şu ifadeleri bu mânayı çok güzel özetliyor:
"Diğer adam ise, mü'mindir. Cenâb-ı Hâlıkı tanır, tasdik eder. Onun nazarında şu dünya bir zikirhane-i Rahmân, bir talimgâh-ı beşer ve hayvan ve bir meydan-ı imtihan-ı ins ü cândır. Bütün vefiyât-ı hayvaniye ve insaniye ise, terhisattır. Vazife-i hayatını bitirenler, bu dâr-ı fâniden, mânen mesrurâne, dağdağasız diğer bir âleme giderler, ta yeni vazifedarlara yer açılsın, gelip çalışsınlar."
"Bütün tevellüdât-ı hayvaniye ve insaniye ise, ahz-ı askere, silâh altına, vazife başına gelmektir. Bütün zîhayat, birer muvazzaf mesrur asker, birer müstakim memnun memurlardır."
"Bütün sadâlar ise, ya vazife başlamasındaki zikir ve tesbih ve paydostan gelen şükür ve tefrih veya işlemek neş'esinden neş'et eden nağamattır. Bütün mevcudat, o mü'minin nazarında, Seyyid-i Kerîminin ve Mâlik-i Rahîminin birer mûnis hizmetkârı, birer dost memuru, birer şirin kitabıdır. Daha bunun gibi pek çok lâtif, ulvî ve leziz, tatlı hakikatler, imanından tecellî eder, tezahür eder."(1)
(1) bk. Sözler, İkinci Söz.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü