Kâinatın tılsım-ı muğlâkından kasıt nedir? Tılsım-ı müşkülküşâ ne demektir? Kâinattaki anlaşılmaz olan sırlar ve sorular neler olabilir?
Değerli Kardeşimiz;
"Kâinatın tılsım-ı muğlâkı" şu ve benzeri sorulardır:
1. Bu kâinatı kim yarattı ve niçin yaratıldı?
2. İnsanlar ve diğer mahlûklar nereden geldiler, nereye gidiyorlar ve necidirler?
3. İnsanın vazifesi nedir ve bu âleme niçin gelmiştir?
4. Âlemdeki bu kadar değişmelerin hikmeti nedir?
5. Niçin bu kadar çok mahlûk var?
6. Bu mahlûklara yapılan onca masrafın sebebi nedir?
7. Hayatın mânası ve hikmeti, ölümün sırrı ve hakikati nedir?
İşte bu ve benzeri bütün sualler kâinatın tılsım-ı muğlâkıdır ki, felsefe ve fen bu suallere cevap bulmaktan âcizdir. Bu tür suallere ancak Allah’a ve ahirete iman ile cevap bulunabilir.
Müşkül veya müşkil, “zorluk, güçlük, derin mesele” gibi mânalara geliyor. Küşâ ise, açan demektir.
Bu mânaları verdikten sonra, şimdi de müşkil olan ve bu müşkülü açan neymiş, ona bakalım.
İmansız bir nazarla varlığa bakıldığı zaman, her şey müşkil bir hâl alır.
Bu sorular insan aklını her zaman meşgul etmiş ve bunlara çok farklı cevaplar verilmiştir. Bu cevapların farklılığı konuyu “muğlak”, yani karışık ve içinden çıkılması güç bir hâle sokmuştur. Bu soruların gerçek cevabı bu âlemi yaratan Allah’ın bildirdiği gibidir. Ve bu âlem ancak bir başka âlem hesabına çalışmasıyla ve insanın da o âleme namzet olmasıyla hem âlemin hem de insanın yaratılış hikmetleri izah edilebilir.
"Kâinatın hilkatindeki makàsıd-ı İlâhiyeyi bilecek, bildirecek ve tahavvülâtındaki Rabbânî hikmetlerini tâlim edecek ve vazifedârâne harekâtındaki neticeleri ders verecek ve mahiyetindeki kıymetini ve içindeki mevcudatın kemâlâtını ilân edecek ve 'Nereden geliyorlar? Ve nereye gidecekler? Ve niçin buraya geliyorlar ve çok durmuyorlar, gidiyorlar?' diye dehşetli suallere cevap verecek ve o kitab-ı kebîrin mânâlarını ve âyât-ı tekvîniyesinin hikmetlerini tefsir edecek bir yüksek dellâl, bir doğru keşşaf, bir muhakkik üstad, bir sadık muallim istediği ve iktiza ettiği ve herhalde bulunmasına delâlet ettiği cihetle, elbette bu vazifeleri herkesten ziyade yapan Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın hakkaniyetine ve bu Kâinat Hâlıkının en yüksek ve sadık bir memuru olduğuna kuvvetli ve küllî şehadet edip اَشْهَدُ اَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولُ اللّٰهِ der."(1)
Demek, Allah’a ve ahirete imân, şu kâinatın tılsım-ı muğlâkını açar ve ruh-u beşer için saadete vesile olur.
(1) bk. Şualar, On Beşinci Şua.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü