"Kalbî ve ruhî me’yusiyet ve sıkıntıların kısmen zevâl bulması..." Buradaki kalbî ve ruhî me’yusiyet ve sıkıntıya müşahhas misal verebilir miyiz?
Değerli Kardeşimiz;
"Eğer, bir saati beş farz namaza sarf etsek, o halde hapis ve musibet müddetinin herbir saati, bazan bir gün ibadet; ve fâni bir saati, bâki saatler hükmüne geçebilmesi ve kalbî ve ruhî meyusiyet ve sıkıntıların kısmen zevâl bulması ve hapse sebebiyet veren hatalara kefâreten affettirmesi ve hapsin hikmeti olan terbiyeyi alması ne derece kârlı bir imtihan, bir ders ve musibet arkadaşlarıyla tesellîdârâne bir hoş sohbet olduğu düşünülsün..."(1)
Hapis gibi bir yerde insanın hürriyeti kısıtlı olduğu için kalp daralır, ruh sıkılır. Şayet kalp ve ruh dayanacak başka bir teselli noktası bulamazsa, daima ümitsizlik içinde ızdırap çeker. Kalbin darlanması, ruhun ümitsiz bir vaziyette sızlaması ancak hissedilir. Buna müşahhas bir misal nasıl gösterebiliriz ki?
Hapiste beş vakit farz namaz kılınır, zikir ve ibadet ile meşgul olunursa, o zaman kalp ve ruh nefes alıp rahatlar. O ümitsiz ve sıkıcı durumdan bir parça kurtulur ve ferahlar.
Çekilen sıkıntılar, hapse sebebiyet veren günahlara keffaret ve affedilmeye vesile olur. Hapsin en büyük hikmeti olan terbiyeyi alması ne derece kârlı bir imtihan olduğunu düşünür, oradaki ders ve musibet arkadaşlarıyla teselli verici hoş sohbetler de yaparsa, insanın hapis musibeti bin ise bire iner...
"Evet, bir genç, hapiste, yirmi dört saat her günkü ömründen tek bir saatini beş farz namaza sarf etse ve ekser günahlardan hapis mâni olduğu gibi, o musîbete sebebiyet veren hatâdan dahi tevbe edip …” (13. Söz)
- Günün bir saatini namaza vermesi.
- Hapsin, dışarıda işlenecek günahlara engel olması.
- Hapse sebep olan hatasından tövbe etmesi.
- Hapis müddetince de sair günahları işlememesi.
Bu şartları yerine getiren bir genç, kendi hayatını İslamî çizgiye çekmiş olur. Bu halin hapis sonrası da, İnşallah, devam etmesiyle, istikbal hayatını istikamet üzere tanzim eder, aynı hatalara bir daha düşmemeye çalışır. Böylece hem akrabalarına, hem vatanına, hem milletine faydalı bir evlat olur.
Hissiyatın akla galip geldiği on beş senelik gençlik hayatını iman ve ibadet dairesinde geçiren bir gencin, daha sonraki hayatını da aynı şekilde geçirmesi ve ebedî saadete mazhar olması kuvvetle muhtemeldir.
(1) bk. Şualar, On Birinci Şua, Birincisi.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü