Kimler keramet gösterebilir veya gösteriyor? Nur talebelerinde kerametin pek görünmemesinin nedeni ne olabilir?
Değerli Kardeşimiz;
Velayet üç sınıftır. Birisi; velayet-i kübradır. Sahabe ve asfiyaların makamıdır, bu makamın harika ve kerametleri çok az ve nadirdir; lakin fazilet ve meziyetleri çoktur. Bu velayete diğer velayet mertebelerinin en büyüğü de olsa yetişemez. Risale-i Nur mesleği bu meslek üzeredir.
Diğeri; velayet-i vustadır. Sünnetiseniyyeye ittiba etmeyi esas alarak, imana ve Kur’ana hizmet eden büyük mürşitlerin, mücedditlerin, ulemanın yoludur. Ekseri Vehbi olmakla beraber, kulun kesbi ve gayreti az da olsa vardır. Bu makamda velayetle beraber ilim de hükmeder. Bu makamda olan zatlar manevi sultan oldukları gibi, ilimde de otorite sahibidirler. Vusta makamında olan velilerde, şatahat ve sekir halleri görünmez. Yani manevi dengeleri ve istikametleri sürekli ve devamlı olan velilerdir. Velayetin vusta makamı, suğradan ziyade, kübraya yakın olan bir makamdır.
Bir diğeri de; velayet-i suğradır. Bu makam tarikat süluku ile kazanılan velayettir, keramet ve harikaları çoktur; ama meziyet ve makam olarak vusta ve kübraya yetişemez.
Yukarıda arz ettiğimiz bu tasnif İmam Rabbaniye aittir. Demek manevi makamların ölçüsü ve mikyası; keramet ve olağanüstü vaziyetler değildir. Bir insan çok yüksek makamları kazanır, ama onda keramet ve harika vaziyetler görünmeyebilir.
Mesela; sahabeler manevi makamların en zirvesinde olması, hatta hepsi ehli cennet olduğu halde, onların hayatında keramet ve olağanüstü vaziyetler pek görülmemiştir, çok nadir olarak keramet izhar etmişlerdir. Risale-i Nur da sahabe mesleğinin cilvesine mazhar olmasından, Nur Talebeliğini kazanmış birisinde, keramet ve olağanüstü vaziyetler pek görülmez. Zaten keramet, yüksek makamın ölçüsü değildir. Hatta bazı evliyalar kendinde keramet göründüğü zaman, acaba makamımdan mı düştüm diye telaş göstermişler. İnsan hedefine keramet ve harika halleri kazanmayı alırsa, bu ihlasa zıt olur. Allah katında değer ve önemi kalmaz, hatta çok risk ve tehlikelere düşme durumu vardır.
Üstad bu manaya şöyle işaret ediyor:
"BEŞİNCİSİ: Sırr-ı tarikati anlamayan bir kısım mutasavvıfe, zayıfları takviye etmek ve gevşekleri teşcî etmek ve şiddet-i hizmetten gelen usanç ve meşakkati tahfif etmek için istenilmeyerek verilen ezvak ve envar ve kerâmâtı hoş görüp meftun olur; ibâdâta, hidemâta ve evrâda tercih etmekle vartaya düşer. Şu risalenin Altıncı Telvihinin Üçüncü Noktasında icmâlen beyan olunduğu ve sair Sözlerde kat'iyen ispat edilmiştir ki, bu dâr-ı dünya dârü'l-hizmettir, dârü'l-ücret değil. Burada ücretini isteyenler, bâki, daimî meyveleri fâni ve muvakkat bir surete çevirmekle beraber, dünyadaki beka hoşuna gidiyor, müştakane berzaha bakamıyor. Adeta bir cihette dünya hayatını sever; çünkü içinde bir nevi âhireti bulur."(1)
(1) bk. Mektubat, Yirmi Dokuzuncu Mektup, Dokuzuncu Kısım.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü