Kur'an-ı Kerim'in "cihat-ı sittesi" ne demektir? Bu altı ciheti açar mısınız?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Bir şeye, başlıca altı cihetten bakılabilir. Kur’ân’a da altı cihetten baktığımızda, onun kemalini görürüz. Şöyle ki:

Nokta-i istinad: Kur’an vahye dayanır. O vahy-i semavi ve kelam-ı ezelîdir.
Önünde: Saadet-i dareyn, yani dünya ve ahiret saadeti var.
İçi: Halis hidâyet.
Üstü: İman nurları.
Altı: Delil ve bürhan.
Sağı: Kalb, vicdanın tasdiki.
Solu: Aklı teslime mecbur etmesi.

Bunları kısaca açıklamakta yarar görüyoruz:

Kur’an vahye dayanmış olmakla en müessir kelam mevkiine gelir. Çünkü “Allah böyle söylüyor.” dediğimizde kelamın gücü zirveye çıkar. Bir muhtarla bir devlet başkanı aynı sözü söyleseler, güç itibariyle aynı olmaz.

Kur’ân’da yer alan bütün ayetler yol göstericidir, istikamet vericidir. Mesela, Firavun’un kötülüğü veya Karun’un cimriliği anlatılırken, “Siz bunlar gibi olmayın.”; Hz. Yusuf’un iffeti ve Hz. Musa'nın mücadelesi anlatılırken, “Siz de Yusuf gibi iffetli olun, Musa gibi hak yolunda mücadele edin.” ikazı vardır.

Kur’ân’ın üstünde iman nurları parlar. O bize hem Allah’ı hem de diğer iman esaslarını hak ve doğru olarak anlatır. Kur’ân’da, Allah kendini anlatmakta, tanıtmaktadır. Böyle olduğu için, Allah’ı bilmenin en iyi ve kolay yolu, Kur’ân’ı dikkatle okumaktan ve anlamaktan geçer.

Kur’ân, meselelerini delillerle anlatır. “Şunlara inanın" demekle bırakmaz, inanılması gereken esasların delillerini de söyler. Mesela, Yasin Sûresinin başında Cenâb-ı Hak önce hikmetli Kur’ân’a yemin eder, devamında Hz. Peygambere (asm) hitaben “Şüphesiz sen Allah’ın gönderdiği rasullerdensin.” (bk. Yasin, 36/2-3) der. Çünkü Hz. Peygamberin (asm) peygamberliğine en büyük delil, Kur’ân-ı Hakîm'dir. Böyle bir kelam elbette insan sözü olamaz. Öyleyse, bu kitabı tebliğ eden zat, peygamberdir.

Kalp ve vicdan, Kur’ân’ın esaslarını kabule müheyyadır. Kur’ân’da hangi hükümler varsa, vicdanda bunların tasdiki vardır. Mesela, Kur’ân adaleti, iyiliği, yakınlara yardımı emreder. Fuhşiyattan, münkerattan, azgınlıktan ise nehyeder. (bk. Nahl, 16/90) İnsanın bozulmamış fıtratının ifadesi olan vicdan, bu emir ve nehiyler karşısında tam bir teslimiyetle “Evet, evet, böyle olmalıdır.” der.

Kur’ân, akla hitap eder, meselelerini akla telim ettirir. Pek çok âyette “Aklınızı kullanmıyor musunuz?” denilmesi bunu açıkça göstermektedir. (Mesela, Yasin, 36/68; Bakara, 2/44-76)

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yükleniyor...