Kur’an-ı Kerim'in "Kitab-ı hikmet" olmasını izah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Allah, Hakim’dir, yani hikmet sahibidir. İlahi hikmetin en güzel misallerini Kur’ân’da görebiliriz. O İlahi Kitap, kendisinde abes şeyler olmaktan münezzehtir, baştan sona lebaleb hikmetle doludur.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Okunma sayısı : 7.425
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

nurcu56

Kur’ân'ın, “nev-i beşerin hikmet-i hakikiyesi” olması ile “kitab-ı hikmet” olması arasındaki fark nedir?

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Sorularla Risale

Kur’ân bir kitap olmasına mukabil, içinde binlerce kitapları barından küllî bir kitaptır. Yani Kur’ân cisim ve şahıs noktasından tek bir kitaptır,  lakin mânâ ve hikmet zenginliği noktasından  binlerce kitap gbidir.

Hikmet, kuvve-i akliyenin vasat mertebesidir. Hakkı hak bilip imtisal etmek, batılı batıl bilip içtinab etmektir. Müfessirler hikmete otuzdan fazla mânâ vermiştir. Hikmet, Kur’ân'da mânâsı en geniş ve zengin bir kelimedir. Her meslek ve meşrep sahibi kendi mesleğine uygun mânâlar vermiştir.

Mesela fıkıh ilminde hikmet, “helal ve haramı bildiren bir ilimdir”, diye tarif edilmiştir. Tasavvuf âlimlerine göre hikmet, “ledün ve manevî sırlar” olarak tarif edilmiştir. Bazı âlimler hikmetten maksat, “Peygamberimizin (asm.) sünnetidir” demiştir. Hikmet, faydalı ilim ve  peygamberlik mânâsına da gelir.

Üstad Hazretleri hikmete  bütün bu mânâları ihata bir mânâ vermiş; “İnsandaki akıl kuvvetinin her hususta vasat mertebesi”ne hikmet demiştir.

İnsan aklının üç mertebesi vardır.

“Kuvve-i şeheviyenin tefrit mertebesi humuddur ki, ne helâle ve ne de harama şehveti, iştihası yoktur. İfrat mertebesi fücurdur ki, namusları ve ırzları payimal etmek iştihasında olur. Vasat mertebesi iffettir ki, helâline şehveti var, harama yoktur. Ve keza kuvve-i gadabiyyenin tefrit mertebesi cebanettir ki, korkulmayan şeylerden bile korkar. İfrat mertebesi tehevvürdür ki, ne maddî ne manevî hiçbir şeyden korkmaz. Vasat mertebesi şecaattır ki, hukuk-u diniyye ve dünyeviyyesi için canını feda eder, meşru olmayan şeylere karışmaz. Ve keza kuvve-i akliyyenin tefrit mertebesi gabavettir ki, hiçbir şeyden haberi olmaz. İfrat mertebesi, cerbezedir ki, hakkı bâtıl, bâtılı hak sûretinde gösterecek kadar aldatıcı bir zekâya mâlik olur. Vasat mertebesi ise hikmettir ki, hakkı hak bilir imtisal eder; bâtılı bâtıl bilir içtinab eder.” (İşârât-ül İ’caz)

Hikmet; ilim, sır, gaye, fayda ve felsefe gibi mânâlara gelir.

Hikmet; hakkı hak bilip ittiba etmek, batılı batıl bilip içtinab etmektir. 

Hikmet; kâinatı, varlıkların yaratılış gayesini ve faydalarını bilmektir.

Hikmet; her türlü aşırılıktan uzak durarak sırat-ı müstakim üzere yaşamaktır.

Hikmet; eşyanın hakikatini idrak etmektir.

Hikmet; ahlak-ı İlâhîyye ile ahlâklanmaktır.

Kur’ân’ın insanlığa hakiki hikmet olması, beşeriyete hak ve istikameti her alanda göstermesi mânâsındadır. İnsan sadece kendi aklı ile hakkı ve istikameti bulamaz. Bu noktada Kur’ân’ın hikmetine, yani rehberliğine muhtaçtır.

Hakiki hikmet olmayan bir kitap insanlığa hikmet rehberliği yapamaz. Öyle ise Kur’ân insanlığa hem hikmet rehberi hem de kendisi hakiki bir hikmettir. 

Hikmet, kelimesinin mânâsı çok geniş ve ihatalı olduğu için, biz buradaki hikmeti Allah’ın kâinatı yaratmasındaki maksat ve gaye şeklinde anlıyoruz. Yani kâinat ve insan nedir? İnsan nereden geliyor, nereye gidiyor ve vazifesi nedir? Bu gibi suallerin hakikatli cevabına hikmet-i hakiki diyoruz. Felsefe de bu suallerin cevabını aradığı için felsefeye de hikmet denilmiştir.

Kur’ân Allah’ın sonsuz ilminden süzülüp gelen halis bir vahiy iken, felsefe insanın yalnızca aklına dayanan cüz’î bir fenerdir "Hikmet-i hakikiyesi" ifadesinde geçen “hakiki” tabiri bu ikisi arasındaki azim farka işaret ediyor.

Netice olarak, Kur’ân insanlığın mevkiini, nereden gelip nereye gittiğini ve vazifesinin ne olduğunu eksiksiz ve kusursuz bir şekilde ders veren, hakiki bir hikmet levhası, mükemmel bir rehberdir.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Yükleniyor...