İsm-i azam nedir, Kur’an-ı Kerim ile arasında nasıl bir münasebet vardır?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

İsm-i azam, “en büyük isim” demektir. Hz. Peygamber (asm) en büyük peygamber olarak ism-i azama mazhar olduğu gibi, Kur’ân dahi bütün ilahi kitaplar içinde en mümtaz olmasıyla hem ism-i âzama, hem de bütün ilahi isimlerin azami tecellilerine mazhar olmuştur. Bundan dolayı Kur’ân, “bütün âlemlerin Rabbi” itibarıyla Allah’ın kelamıdır. Hem insana bakar, hem cinne… Hem dünyaya bakar, hem ahirete...

Onun bu hususiyeti, Hz. Peygamber (asm)'e gelen vahyin en üst mertebede olmasındandır. Mesela, veli bir zata gelen ilham, o veliye has bir bilgi ihtiva eder. Hz. Peygambere (asm) gelen Kur’ân ise, ona has bir bilgi olarak gelmemiş, bütün âlemlere duyurulmuştur. (bk. Eren, Kur’ân'da Gayb Bilgisi, s. 120-123)

İlahi bir haberleşme mekanizması olan vahiy, onu teşkil eden birtakım unsurlardan müteşekkildir. Şu ayet, bu unsurları toplu halde bünyesinde taşımaktadır:

“Şüphesiz bu Kur’ân, Âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir. İnsanları uyaran bir peygamber olman için onu, apaçık bir Arapça lisan ile senin kalbine Emin Ruh (Cebrail) getirdi.” (Şuara, 26/192-195)

Ayetten hareketle, bu unsurları şöyle sıralayabiliriz:

1. Kur’ân, Âlemlerin Rabbinin kelamıdır.
2. Onu peygambere getiren melek, Hz. Cebrail’dir.
3. Vahyin iniş yeri, Hz. Peygamberin kalbidir.
4. Gelen vahiy, Hz. Peygamberin lisanı üzere gelmiştir.
5. Hz. Peygamber, gelen vahiyle insanları ikazla vazifelidir.

Bu beş unsurdan konumuzla alakalı olan 1. ve 5. maddeleri kısaca izah etmekte fayda görüyoruz:

1. Allah’ın kelamı olma vasfı, sadece Kur’ân’a has bir vasıf değildir. Fakat bu kitaplar içinde Kur’ân’ın apayrı bir yeri vardır. Zira Kur’ân, belli bir devir ve belli bir kavim için değil, bütün devirler ve bütün insanlar için gönderilmiştir. İşte bu noktadan Kur’ân, “Âlemlerin Rabbi” unvanıyla Allah’ın kelamıdır.

Ayrıca, veli bir zat, kendi kalb aynasıyla ilhama mazhar olabilir. Fakat bu ilham hususidir. Kendisinin hususî hayatıyla alâkalıdır. Kur’ân ise, Rasulullah’ın kalbine bütün insanlığı alâkadar eden meseleleri halletmek için inmiştir. Bu noktadan dahi, “Kur’ân Âlemlerin Rabbinin kelamıdır."

5. Gelen vahiy, Hz. Peygamber (asm)'e has bir marifet ve malumat olarak kalması için gönderilmiş olmayıp, insanlığa ulaştırması için gönderilmiştir. Hz. Cebrail (as), bu mesajın peygambere gelişinde bir elçi olduğu gibi, Hz. Peygamber (asm) de insanlığa ulaşmasında bir elçi (mübelliğ)’dir.

Buna karşılık kalbine ilham gelen bir veli ise, tebliğle vazifeli değildir. Hatta kalbine gelen ilhamı söylemesi, gurur alameti kabul edileceğinden, ekseriyetle söylememesi daha muvafık olur. Bu durum, vahiyle ilham arasındaki mühim farklardan biridir.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Okunma sayısı : 3.485
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yükleniyor...