"Maatteessüf birinci kısım, hususan ülema-i ehl-i zahir, meslek-i Ehl-i sünneti muhafaza niyetiyle, çok mühim evliyayı inkâr, hatta tadlil etmeye mecbur olmuşlar." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Mesela, İbn-i Arabî büyük ve makbul bir evliyadır. Manevi sekir yani manevi sarhoşluk haline girmiş ve bu halde iken Ehl-i sünnetin fikirlerine muhalif ifadelerde bulunmuştur. “Lâ mevcuda illa hû” yani “Allah’tan başka varlık yok.” demiş. Hâlbuki Ehl-i Sünnet eşyanın varlığını sabit olarak kabul etmektedirler.
İbn-i Arabî Hazretleri Allah’ın vacibü'l-vücud sıfatının dairesinde kaybolup, diğer isimlerin dairesini fark edemediği için vahdet-i vücud mesleğine girmiştir. Bir cihetle bu sıfatın mahzenine aklını hapsetmiş, diğer isim ve sıfatları görememiştir.
Bu meslekte gidenlerin durumu, güneş ışığının içinde gözü kamaşan bir adamın sair zayıf ışıkları fark edememesi gibidir. İbn-i Arabî Hazretleri Allah’ın varlık güneşinden gözü kamaştığı için, sair zayıf varlıkları görememiştir. Bundan dolayı da “Allah’tan başka mevcut yok.” demiştir. Ama kendine geldiği zaman, yani gözündeki kamaşma gittiği zaman sair varlıkları kabul etmiştir.
Bu sebepten dolayı Ehl-i sünnetin âlimleri İbn-i Arabî’yi mazur saymışlardır. İbn-i Arabî ve onun gibi makbul evliyalar, hatalarını sadece sekir hâlinde iken göremiyorlar, yoksa kendilerine geldiklerinde hatalarını görüp tashih ediyorlar ve etmişlerdir.
Ulema-i ehl-i zahir denilen birtakım âlimler ise, bu incelikleri idrak edemediği için Ehl-i Sünneti muhafaza etme adına İbn-i Arabî gibi makbul evliyaları küfür ve dalalet ile itham etmişler. Hatta Hallacı Mansur gibi bir kısım evliyaları da ölüm ile cezalandırmışlardır.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü