"Melaikenin vücuduna ve ruhanilerin sübutuna ve hakikatlerinin vücuduna bir icma-ı manevi ile -tabirde ihtilaflarıyla beraber- bütün ehl-i akıl ve ehl-i nakil, bilerek, bilmeyerek ittifak etmişler." İzah eder misiniz; icma-ı manevi ne demektir?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Ehl-i akıl; kâinatı ve onda cereyan eden hadisatı sadece akılla değerlendiren, onu tek ölçü kabul eden felsefecileri ifade eder. Ehl-i nakil ise, hakikatlere, semavi kitapların bildirdiği gibi inanan müminleri temsil eder. Müminler, vahyin bildirmesiyle, bütün iman hakikatleri gibi melaikeye de iman ederler. İnsanın görünen bedeninin ötesinde bir ruhun ve ona bağlı sayısız hislerin, duyguların bulunması gibi, bu görünen âlemde ve ötesinde de melekler âleminin bulunduğuna inanırlar.

Ehl-i akıl, semavi kitaplara inanmasalar bile, kendi akıllarıyla bu âlemin görünmeyen yönleri olduğunu da kabul ederler; ancak o görünmeyen âlemlere “cereyan eden kuvvetler, hâkim kanunlar, erbabü’l-enva, ukul-u aşere” gibi isimler takarlar. Böylece her iki grup arasında bir "icmâ-ı manevî" meydana gelmiş olur.

İcmâ-ı maneviye bir misal:

İlim adamları Güneş ve gezegenleri konusunda aynı şeyleri söyleseler, bu konuda icma var demektir. Ancak gezegenlerinin sayıları, büyüklükleri, Güneş'e uzaklıkları gibi konularda çok farklı şeyler söyleseler de hepsi Güneş'in merkez olduğuna ve gezegenlerin ona bağlı olarak hareket ettiklerine inandıklarından, bu konuda aralarında manevi bir icma meydana gelmiş olur.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

seyitnizam

Allah razı olsun, güzel bir cevap. Şu noktayı söylemek istiyorum. 
""Ehl-i akıl, semavî kitaplara inanmasalar bile, kendi akıllarıyla bu âlemin görünmeyen yönleri olduğunu da kabul ederler; ancak o görünmeyen âlemlere “cereyan eden kuvvetler, hâkim kanunlar, erbabü’l-enva, ukul-u aşere” gibi isimler takarlar. Böylece her iki grup arasında bir "icmâ-ı manevî" meydana gelmiş olur."" 

Üstad onların da görünmeyen alemlere inandıklarını ispatlıyor değil de kanaatimce bizzat meleklerin mevcudata nezaret etmeleri, çobanlık yapmaları gibi vazifelerini farklı namlarla isimlendiriyorlar manasını ihsas ediyor.
 

Muhakematta şöyle bir ifade var. "Hadis olarak işitiliyor: "Her akşamda güneş Arşa gider, secde eder. İzin alıyor, sonra geliyor." Evet, şemse müekkel olan melek; ismi Şems, misali de şemstir. Odur, gider, gelir.
Hem de hükema-i İlâhiyyûn nezdinde, herbir nevi için hayy ve nâtık ve efrada imdad verici ve müstemidd'i bir mahiyet-i mücerrede vardır. Lisan-ı şeriatta "melekü'l-cibal" ve "melekü'l-bihar" ve "melekü'l-emtar" gibi isimlerle tabir edilir. Fakat tesir-i hakikîleri yoktur. Müessir-i Hakikî, yalnız Zât-ı Akdestir.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Yükleniyor...