"Mesleğimiz, sırr-ı ihlasa dayanıp hakaik-i imaniye olduğu için hayat-ı dünyaya, hayat-ı içtimaiyeye mecbur olmadan karışmamak..." Hakkı tutup halkın içine karışmak daha iyi değil mi?
Değerli Kardeşimiz;
“Hayat-ı içtimaiyeye mecbur olmadan karışmamak” ibaresi, içtimaî ve siyasî cereyanlara bulaşmamak ve o tarz cereyanlara kalben girmemek manasına geliyor. Yoksa insanlarla olan beşerî münasebetlerden tamamen el ayak çekmek ve münzevî yaşamak demek değildir. Üstad hazretleri müsbet manada hayat-ı içtimaiyeye müdahil olmayı şu şekilde ifade eder:
“Ve bilhassa ehl-i faziletin en mühim meşrebi, acz ve fakr ve tevazu ile hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeye karışmak tarzındadır. Lillahilhamd bu meşreb üstünde hayatımız gitmiş ve gidiyor.” (Yirmiikinci Lem’a)
Nur talebeleri insanlarla güzel münasebet kurarlar, ta ki, iman hakikatlerini onlara duyursunlar ve kalplerine nakşetsinler. Yani Hak için halka karışırlar ve bu açıdan da gayet sosyaldirler. Nurcularda, tarikat tarzı bir inziva görülmez.
Nur talebelerinin dikkat ettiği ya da etmesi gerektiği diğer bir mesele de rekabete, tarafgirliğe ve mübarezeye (çarpışmaya) sevk eden meselelerden kaçınmaktır. Bu üç menfi durum insanları birbirine düşman eder, ihtilafa, çekişmelere ve kavgalara sebeb olur. Bu yüzden rekabeti, tarafgirliği ve mübarezeyi netice verecek hâdiselerden uzak durmak elzemdir; Nur mesleğine uygun davranış da budur. Böyle yapan insanları herkes sever, sayar ve dinler.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü