"Mevcudatın mütemadiyen zevalleri, tazelenmeleri gösteriyor ki, o mevcudat, bir Sâni-i Kadir’in kutsi esmasının cilveleri ve envar-ı esmaiyesinin gölgeleri ve ef'âlinin eserleri..." cümlesini tabirleriyle izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Evet, mevcudatın mütemadiyen zevâlleri, tazelenmeleri gösteriyor ki, o mevcudat, bir Sâni-i Kadîrin kutsi esmasının cilveleri ve envâr-ı esmâiyesinin gölgeleri ve ef'âlinin eserleri ve kalem-i kader ve kudretin nakışları ve sahifeleri ve cemal-i kemalinin ayineleridir." (Mektubat, Yirminci Mektup, İkinci Makam)
Şu gördüğümüz varlık âleminde hiçbir şey sabit olarak bir kararda kalmıyor. Eşyadaki bu mütemadi tebeddülatı Üstad Hazretleri “esmâ-i İlâhîyenin daimî tecellileri” olarak izah ediyor. Giden her varlığın yerine yenisinin gelmesiyle o varlıkta tecelli eden isim de yeni bir aynada tecellisini devam ettirmiş oluyor.
Kendi vücudumuzdan bir misal verelim. Bir saniyede elli milyon hücrenin öldüğü ve elli milyon yeni hücrelerin yaratıldığı tesbit edilmiş. Allah’ın bizim bedenimizde aralıksız olarak yeni hücreler yaratmasıyla “hücre yaratmaya taalluk eden ismi” farklı aynalarda daima tecelli etmiş oluyor.
Mevcudat için yapılan beş ayrı tavsif üzerinde kısaca duralım:
Sâni-i Kadîrin kudsî esmâsının cilveleri: Varlık âlemi, Cenab-ı Hakk’ın, hepsi sonsuz kemalde olan mukaddes isimlerinin cilveleri, aynaları, tezahürleridir.
Güneş'in aynadaki aksi onun bir cilvesidir. Bu cilvenin de Güneş'ten aldığı ve aksettirdiği kendine mahsus bir ışığı ve ısısı vardır. İzahlarımızı insan üzerinden yapmaya çalışalım:
İnsanın kudreti Allah’ın Kâdir isminin bir cilvesidir. İnsan da bu cilve sayesinde belli bir ölçüde kuvvete ve kudrete sahiptir. Ancak, bu kudretin mahluk olduğunu unutmayacak ve Allah’ın kudretine hiçbir cihetle benzemeyeceğini yakinen bilecektir. İşte “kudsî” kelimesi bize bu dersi vermektedir.
Envâr-ı esmaiyesinin gölgeleri:
Gölge kelimesi için şöyle bir tarif getiriliyor: Zattan haber verir, ancak zatın vasıflarını tam olarak taşımaz.
Nur Külliyat’ında Güneş'in aynalardaki akisleri için de gölge ifadesi kullanılır. Yani bu ışık Güneş'in ışığına nisbeten gölge denecek kadar sönük ve düşüktür. İşte insanın sıfatları ve şuunatı da Allah’ın mukaddes sıfatlarından ve şuunatından haber vermekle birlikte, onlara nisbet edildiğinde gölge gibi zayıf ve yetersiz kalır. Mesela, insanın bir anda sadece bir işe taalluk eden cüz’î iradesi, Allah’ın bütün işleri birlikte dileyen ve icra eden küllî iradesinden ve kudretinden haber verir, ama ona nisbeten gölge hükmünde kalır. İnsanın sevgisi de muhabbet-i İlâhîyenin bir gölgesi gibidir.
Ef'âlinin eserleri:
Her varlık bir veya daha fazla fiilin birlikte icra edilmeleriyle yaratıldığından onda bir veya daha fazla esmâ tecelli eder. Mesela bir meyvede hem halk (yaratma), hem tasvir (şekil verme) hem de tezyin (ziynetlendirme, süsleme) fiilleri birlikte tecelli eder ve böylece o meyve Halık, Musavvir ve Müzeyyin isimlerine ayna olur.
"Kalem-i Kader ve kudretin nakışları ve sahifeleri":
Her varlık, daha yaratılmadan Allah’ın ilminde bütün hususiyetleriyle takdir edilmiş ve ilahi kudretle bu plan ve programa göre yaratılmıştır.
Cemal-i kemalinin ayineleri:
Allah’ın bütün isimleri hem nihayet derecede güzel hem de yine sonsuz derecede mükemmeldirler. Her varlık da kendi mahiyetine göre en güzel ve en mükemmel şekilde yaratılmıştır. Mesela, Güneş de çiçek de hem çok güzeldirler hem de mükemmeldirler.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü