"Meylü’l-mübalağatı tevlid eden, beşerin kendi meylini kuvveden fiile çıkarmasına meyelan-ı fıtriyesidir... İcada olan meylidir." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Hem de meylü’l-mübalağatı tevlid eden, beşerin kendi meylini kuvveden fiile çıkarmasına meyelân-ı fıtriyesidir. Zira, meyillerinden birisi, hayret verecek acip şeyleri görmeye ve göstermeye ve teceddüde ve icada olan meylidir..."
İnsanın fıtratında dikkat çekici, acayip ve garip şeyleri görme ve göstermeye karşı bir eğilim, bir istek bir arzu bulunuyor. Yine insanın fıtratında yenilik ve icada karşı bir arzu bir eğilim bulunuyor. Bugün fen bilimleri ve teknoloji bu seviyeye geldi ise insanın fıtratındaki bu yenilik ve icada karşı olan eğilimi sayesindedir. Aslında insanın fıtratındaki bu eğilim ve isteklerin verilme nedeni sanattan sanatkâra intikal edip marifete ulaşmak içindir.
Ama insanlık;
"Nazar-ı sathîyle kâinat kaplarında ülfet kapağı altında olan gıdâ-yı ruhânîyi zevk edemediğinden, kabı ve kapağı yalamakla usanmak ve kanaatsizlik ve harikuladeye meyil ve hayalata iştihadan başka netice vermediğinden, meyl-i harikulade ile ya teceddüd veya terviç için meylü’l-mübalâğa tevellüd eder..."
Yani asıl maksat olan marifetullaha ulaşamayınca ruhunu ve kalbini oyalacak abartılı, hayali, hülyalı, garip ve acayip şeylere ilgi duyuyor ona yöneliyor. Mitoloji, hikâye ve romanların çıkış noktası da bu mübalağa eğilimidir. İnsanlık gerçekten uzaklaştıkça, hayale ve abartlılı hülyalara yaklaşır.
"Sonra bir nazar-ı hak gelir; onu tecrid etmekle çıplak ederek tevâbiini dağıtıp aslına ircâ eder. 'Hak gelir, batıl ölür.' sırrı da zahir olur." (Muhakemat, Birinci Makale / Unsuru'l-Hakikat, On İkinci Mukaddeme)
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü