Nur talebelerinin "İsm-i Nur'a mazhariyetini" izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Nurlar içinde bir sıralama olduğunu nazara aldığımızda, şunu bilmemiz gerekir:
Bunlar sonsuza kadar böyle müteselsilen gidemez; ilk menba'ya (Allah'a) varır, orada sona erer. O ise, lizatihi ve bizatihi nurdur. O'na başkasından nur gelmez. Bütün nurlar tertibi üzere O'ndan nur alırlar. Şimdi bak! "Nur" ismi, nurunu başkasından alana mı, yoksa zatında nurlu olup başkalarını da nurlandırana mı daha layık ve daha evla'dır?
Bu gerçeğin sana gizli kalacağını sanmıyorum. Bununla tahakkuk eder ki, "Nur" ismi en ileri, en yüce nura layıktır. Onun fevkinde bir nur yoktur. Başkalarına nur ancak O'ndan gelmektedir.
Hatta çekinmeden derim ki: İlk nur dışındakilere "Nur" ismi tamamen mecaz olarak verilmektedir, mecaz-ı mahz'dır. Çünkü O'nun dışındakilerin hepsi, zatı nazara alındığında hadd-i zatında nura sahip değillerdir, bilakis nuraniyetlerini başkasından almışlardır. Ödünç aldıkları bu nuraniyetin ise, zatında devamı olmayıp ancak başkasıyla devam etmektedir. Ödünç alanın emanet aldığı şeye nisbeti ise, mecaz-ı mahzdır.
Ne dersin, bir elbise- bir at- bir binek veya bir lambayı ödünç alan biri mi zengindir, yoksa ona bunları veren mi? Şüphesiz ödünç alan hadd-i zatında fakirdir. Zengin ise, bunları ödünç verendir. Ödünç verdiği şeyleri geri isteme veya çekip alma hakkı vardır.
O takdirde gerçek nur, yaratmak ve emir elinde olan, evvela nuru verip ayrıca onu devam ettiren Zat'tır. o da Cenab-ı Hakk'tır.
Dolayısıyla bu ismin hakikatında ve bu isme layık olmakta hiçbir şeyin O'na ortaklığı yoktur, ancak o isimle bir isimlendirmek söz konusudur. Bu, bir hükümdarın kölesine lutfuyla mal verip, sonra ona "malik" demesi kabilindendir. Bu hakikat o köleye inkişaf ettiğinde bilir ki, kendisi de, malı da efendisinindir. Efendisinin o malikiyette asla şeriki yoktur.
İşte İsm-i Nur'un belkide bir zıllına mazhar olan nur talebeleri; içleri nur dışları nur ve bunun neticesinde, hepsi huzurlu, halim-selim müminler hayırlı vatandaşlar haline gelmişlerdir.
"Kur'ân henüz yeni nâzil olmuş gibi, herkes aradığını bulmuş gibi bir hal var onlarda. Said Nur ve talebelerini seyrederken, insan kendini âdetâ Asr-ı Saadette hissediyor. Yüzleri nur, içleri nur, dışları nur... Hepsi huzur içindeler. Temiz, ulvî, sonsuz birşeye bağlanmak; her yerde hâzır, nâzır olana, Âlemlerin Yaratıcısına bağlanmak; o yolda yürümek, o yolun kara sevdâlısı olmak..."
(1) Tarihçe-i Hayat, Isparta Hayatı, Said Nur ve Talebeleri
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
İsm-i Nur'a mazhar olmanın çeşitli izahları da yapılabilir. Şöyle ki:
1- Nur İsmine mazhar olanlar aydınlatır, güneş gibi. Risale-i Nurlar ve Nur talebeleri de bu asrı aydınlatan manevi bir kandil gibidir.
2- Nur İsmine mazhar olanlar zararsız tecelli eder. Risale-i Nurlar da en derin iman hakikatlerini izah ettikleri gibi kimsenin zihninde yanlış bir mana yarası açmazlar.
3- Risale-i nurlar daki ispat ve izahı istenen çok ciddi ve derin konuların, nur temsilleriyle aydınlatıldığı çok manidardır. Genellikle güneş temsili ile çok ciddi konular halledilmiştir. 16. Söz, 32. Söz gibi.