On Birinci Söz’ün başında zikredilen sûrede "hikmet-i âlemin tılsımı, insanın hilkatinin muamması ve namaz hakikatinin remizleri" nazara veriliyor mu?
Değerli Kardeşimiz;
Bilindiği gibi Şems Sûresinin başında birtakım mahlûklara kasem (yemin) edilir. Ve sonunda bu kasemlerin cevabı olarak, “Nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere gömen de ziyan etmiştir.” (Şems, 91/9, 10) buyurulur.
Sûrenin temel mesajı bu iki ayette ifadesini bulur: Nefsini, yani “ruhunu ve bütün duygularını”, “bedenini ve bütün organlarını” temiz tutanlar, onları küfür ve isyan ile kirletmeyip her birini yaratılış gayesinde istimal edenler felaha ererler, kurtulurlar.
Bu felah, Allah’ın razı olmadığı bir kul olmaktan kurtulmakla cehennem azabından âzâde olmaktır.
Nefsini temizleyenler temiz işler yaparlar. Bunun içindir ki Kur’an-ı Kerim'de imandan sonra amel-i salih zikredilir.
Şu var ki, sûrede “felaha erenlerin kimler olduğu ve zarara düşenlerin hangi kesim olacağı” doğrudan zikredilmek yerine, önce Güneş'e, aya, gündüze, geceye ve nefse yemin edilmiş, bunun ardından insan mahiyetinin çok mühim bir hususiyetine dikkat çekilmiştir. Bu hususiyet, insan ruhuna ve vicdanına “iyi ile kötüyü tefrik edebilecek bir kabiliyetin ilham edilmiş olmasıdır”.
Kasemlerde dikkati çeken ehemmiyetli bir nokta da yapılan kasemlerde önce insana hizmet eden mahlûklara ve en sonunda da “insan nefsine” kasem edilmiş olmasıdır.
“Kur'an'da kasem ile temeyyüz etmiş olan ecram-ı ulviye ve süfliyeyi tefekkürden gaflet edenleri daima ikaz ederler. Evet, kasemat-ı Kur'aniye, nevm-i gaflette dalanlara kar'u'l-asâdır.”(1)
Kasemlerin, “insan nefsine kasemle” son bulması, insanın “bu kâinatın en son ve en mükemmel meyvesi” olduğunu ikaz etmektedir.
Kasemlerin cevabında “nefsini kötülüklerden arındıranların kurtuluşa ereceklerinin” haber verilmesinde şöyle bir işaret de vardır:
Kâinattaki her şey insan için, insan da nefsini kötülüklerden arındırarak “cennete layık bir kıymet almak” içindir. Zira bu dünya âhiretin tarlasıdır.
Sûrede yapılan kasemlerle kâinata dikkat çekilmekte, insan nefsine kasem edilmekle de insanın bu dünyada bir imtihana tabi tutulduğu, bu imtihanı kazanması için “nefsini iman ve salih ameller ile arındırması gerektiği ve kötülüklere düşmemek için de takva yolunu tutmasının lüzumu” ders verilmektedir.
Netice olarak, On Birinci Söz, Şems Sûresinin manevî bir tefsiri mahiyetindedir. "Kâinat niçin yaratılmıştır? Bu âlem ve içindeki eşya insana niçin hizmet etmektedir? Ve insanın aslî vazifesi nedir?" sualleri bu Söz’de cevaplarını kemaliyle bulmuştur.
Sûrenin devamında, nefsini tezkiye etmeyenlerin acı akıbetlerine bir misal olarak Salih (a.s)'ın kavmine gelen azap anlatılmaktadır. En son âyette, “(Allah) onların bu âkibetlerinden korkacak değildir.” buyrularak, isyan yoluna girenlerin benzeri bir azaba uğrayabilecekleri ihtar edilmektedir.
"Cenâb-ı Hak Kur’ân’da çok şeylere kasem etmiş. Kasemât-ı Kur’âniyede çok büyük nükteler var, çok sırlar var. Meselâ, وَالشَّمْسِ وَضُحٰيهَا'daki kasem, On Birinci Söz'deki muhteşem temsilin esasına işaret eder; kâinatı bir saray ve bir şehir suretinde gösterir..."(2)
Dipnotlar:
(1) bk. Muhakemat, Birinci Makale (Unsuru'l-Hakikat), Birinci Mukaddime.
(2) bk. Mektubat, Yirmi Dokuzuncu Mektup, Birinci Kısım.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar