"Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselam, külli ve umumi vazife-i nübüvvet içinde bazı hususi, cüz'î maddelere karşı azim bir şefkat göstermiştir." cümlesini izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, külli ve umumi vazife-i nübüvvet içinde bazı hususi, cüz'î maddelere karşı azim bir şefkat göstermiştir. Zahir hâle göre o azim şefkati o hususi, cüz'î maddelere sarf etmesi, vazife-i nübüvvetin fevkalade ehemmiyetine uygun gelmiyor. Fakat hakikatte o cüz'î madde, külli, umumi bir vazife-i nübüvvetin medarı olabilecek bir silsilenin ucu ve mümessili olduğundan, o silsile-i azimenin hesabına, onun mümessiline fevkalade ehemmiyet verilmiş." (Lem'alar, Dördüncü Lem'a)
Peygamber Efendimiz (asm)'in elçiliği belli bir kavim, belli bir zümre, belli bir aşirete değil, istisnasız kıyamete kadar gelecek bütün insanlığadır. Bu cihetle onun nübüvveti külli ve umumidir.
Bu yüzden Peygamber Efendimiz (asm)'in Hazreti Hasan ile Hüseyin’e (ra) gösterdiği ilgi ve şefkat, zahiri açıdan nübüvvete uygun düşmeyebilir. Resulullah Efendimiz torunlarına karşı olan muhabbeti ve hususi iltifatı karabetten dolayı sergilediği düşünebilir. Hâlbuki bu muamele onun âlemşümul davasına uygun düşmez.
Habib-i Kibriya Efendimiz (asm)'in Hz. Hasan ve Hüseyin (r.a)’e olan şiddetli şefkat ve muhabbeti basit bir torun sevgisinden ibaret değildir. Habib-i Kibriya Efendimiz (asm.) onların soyundan, yani ehl-i beytten gelecek olan çok büyük evliya ve aktapları, Allah’ın bildirmesi ile bilmiş, onları da nazara alarak o mübarek iki torununu sevmiş ve ziyadesiyle ehemmiyet vermiştir. Zira Kur’ân ve sünneti muhafaza edip sonraki nesillere ulaştıran büyük zatlar, ekseri olarak Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin (r.a)‘ın soyundan gelmiştir. Peygamber Efendimiz (asm)'in şiddetli bir şekilde ehl-i beytine, ümmeti itaate teşvik etmesi, sünnetin muhafazasının onların eli ile yapılacağını bilmesindendir. Zaten bu vazifeyi hakkıyla ve layıkıyla bu nurani nesil yapmıştır.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü