"Madem yapan bilir, elbette bilen konuşur." ifadesini nasıl anlamalıyız?
Değerli Kardeşimiz;
"Şu kâinatın sahip ve mutasarrıfı, elbette bilerek yapıyor ve hikmetle tasarruf ediyor ve her tarafı görerek tedvir ediyor ve her şeyi bilerek, görerek terbiye ediyor ve her şeyde görünen hikmetleri, gayeleri, faydaları irade ederek tedvir ediyor."
"Madem yapan bilir, elbette bilen konuşur. Madem konuşacak; elbette zişuur ve zifikir ve konuşmasını bilenlerle konuşacak..."(1)
Güzel bir hat sanatı ile karşılaştığımız zaman, o sanatın sanatkârının hat alanında ne kadar mahir ve hünerli olduğunu anlarız. Yapılmış bir eser, eser sahibinin esere olan hâkimiyet ve vukufiyetini gösterip isbat eder. Öyle ise eser üzerinde söz onundur, konuşmak da ona düşer. Eser hakkında hiçbir malumatı olmayan ve hat sanatından anlamayan birisinin o eser üzerine konuşması ve fikir beyan etmesi abestir. Bu yüzden yapan bilir ve bilen konuşur. Yapmak, bilmenin alameti, konuşmak da bilmenin işaretidir.
Her şeyi her şeyi ile bilen ve her şeyi en mükemmel şekilde yaratan Allah, zişuur mahluklarla konuşacaktır ve konuşmuştur. Başta Kur'an-ı Kerim olmak üzere, yüz yirmi dört bin peygambere gelen ilahi fermanlar ve sair mahlukata gelen çeşit çeşit ilhamlar bu konuşmanın en açık delilleridir.
"Sair nihayetsiz kelimat-ı İlahiyenin ise, bir kısmı dahi has bir itibarla, cüz'î bir unvanla, hususi bir tecelliyle, cüz'î bir isimle ve has bir rububiyetle ve mahsus bir saltanatla ve hususi bir rahmetle zahir olan ilhamat suretinde bir mükâlemedir."(2)
Bu tarifte ve cümlede Kur’ân’ın geliş noktasından ne kadar kuvvetli ve kaynak noktasından ne denli yüksek ve ulvi bir kitap olduğuna dikkat çekiliyor.
Kur’ân öyle bir kitaptır ki, bütün isimlerin azami mertebesinden ve İsm-i Azam'dan nüzul etmiştir. Bu yönü ile Kur’ân "bütün âlemlerin Rabbi" unvanı ile insanlığa hitap ediyor. Diğer semavi kitap ve sahifeler ise belli isimlerin tecellisi olduğu ve belli kavimlere hitap ettiği için, Kur’ân gibi külli ve cihanşümul olamıyorlar, makam olarak Kur’ân’a yetişemiyorlar, demektir.
Allah’ın kelamında ve hitabında hususiyet ve umumiyet noktasında çok makam ve mertebeler vardır. Allah’ın, cansız varlıklardan ta insanlara kadar her taife ile bir konuşması vardır. Ama bu konuşmaların derece ve mertebeleri muhteliftir, kimisi hususi, kimisi umumi, kimisi bir ismin gölgesinde, kimisi birçok ismin gölgesinde Allah’ın kelamına mazhar oluyor. İşte bu muhtelif konuşmalar içinde en azamisi ve küllisi ve bütün isimlerin azami tecellisini aksettiren Kur’ân'dır.
Dipnotlar:
1) bk. Mektubat, On Dokuzuncu Mektup, Birinci Nükteli İşaret.
2) bk. Sözler, Yirmi Beşinci Söz, Mukaddime.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü