"Sultan-ı Ezel ve Ebedin tahtına yanaş ve o rahmetin şefkatıyla ve şefaatıyla ve şuaatıyla o Sultana muhatab ve halil ve dost ol!" Allah'a dost, halil ve muhatap olabilmek için ne yapmalıyız?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Cenab-ı Hakk’a dost ve muhatap olmak, O’na iman ve ibadet etmek, O’nun isim ve sıfatlarına güzel bir ayna olmakla mümkündür.

Mesela, Cenab-ı Hakk’ın sonsuz adaletini hayatımızla, yani işlerimizde adil olmakla ilan etmeliyiz. O’nun Kuddüs isminin gereği olan maddî ve manevî nezafeti yapmak ile o isme ayna olmalıyız. O’nun sonsuz şefkat sıfatını biz de mahlûkata şefkat göstererek ilan etmeliyiz. O’nun Kerem ismine uyarak biz de insanlara karşı Kerîm ve lütufkâr olmalıyız. Bu manaları diğer esmâya da tatbik etmek mümkün.

Nitekim Üstat Hazretleri Yirmi Dördüncü Söz’de; “Esmâ-i hüsnânın her bir isminin feyz-i tecellîsine bir mazhar-ı câmi’ olmaya çalış.” buyurmakla, insanın çalışarak elde edeceği esmâ tecellilerine dikkat çekmiş ve onu bu sahada gayret göstermeye teşvik etmiştir.

İkinci olarak, onun Habib-i Ekrem’i olan Peygamber Efendimiz (asm)’ın sünnetini hayatımıza hâkim kılarsak, biz de derecemize göre bu habibiyet makamının gölgesine girmiş oluruz. Böylece Allah’a hakiki bir kul, has bir dost ve muhatap olmuş oluruz.

“(Ey Resulüm!) De ki: “Eğer (gerçekten) Allah’ı seviyorsanız Bana (sünnetime ve hayat sistemime) tâbi (ve teslim) olunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlayıversin. Allah Gafûr ve Rahim’dir.” Âl-i İmrân / 31

Maide suresi 3. Ayetinde de şöyle buyruluyor: “Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’ı seçtim.”

Demek rıza ve dostluk, ancak İslâm ile mümkündür.

"Ey insan! Madem rahmet böyle kuvvetli ve cazibedar ve sevimli ve medetkâr bir hakikat-i mahbubedir. Bismillâhirrahmânirrahîm de o hakikate yapış ve vahşet-i mutlakadan ve hadsiz ihtiyâcâtın elemlerinden kurtul. Ve o Sultan-ı Ezel ve Ebed'in tahtına yanaş ve o rahmetin şefkatiyle ve şefaatiyle ve şuaatıyla o Sultan'a muhatab ve halil ve dost ol!"(1)

Burada ifade edilen "şefaat" ve "şuaat" o sonsuz rahmet ve şefkatin birer tecellisidir.

"Madem seni biliyor, rahmetiyle bildiğini bildiriyor. Sen de Onu bil, hürmetle bildiğini bildir. Ve kat'iyen anla ki, senin gibi zaif-i mutlak, âciz-i mutlak, fakir-i mutlak, fâni, küçük bir mahlûka bu koca kâinatı musahhar etmek ve onun imdadına göndermek, elbette hikmet ve inâyet ve ilim ve kudreti tazammun eden hakikat-i rahmettir."

"Elbette böyle bir rahmet, senden küllî ve hâlis bir şükür ve ciddî ve sâfî bir hürmet ister. İşte, o hâlis şükrün ve o sâfî hürmetin tercümanı ve ünvanı olan Bismillâhirrahmânirrahîm'i de, o rahmetin vusulüne vesile ve o Rahmân'ın dergâhında şefaatçi yap."(2)

Besmeledeki Rahmân ve Rahîm isimleri, Allah’ın bu şefkat ve merhametini en güzel bir şekilde temsil eden iki isim, iki unvandır. İnsan bu iki ismin manasını kâinatta güzelce okur ve o isimlerin hükmünce hayat sürerse, Allah’ın sonsuz şefkat ve rızasına nail olur.

Dipnotlar:

(1) bk. Lem'alar, On Dördüncü Lem'a, İkinci Makam.
(2) bk. age.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...