Risale-i Nur Külliyatı hangi dil ve alfabede yazılmış? "Eksik Türkçe" ile yazıldığı iddiasına ne dersiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Üstadımızın ilk eserlerinden bazıları (Mesnevi-i Nuriye, İşarat'ül İ'caz gibi) Arapça olarak, ekserisi ise Osmanlıca dediğimiz Türkçe ile telif edilmişti. Ecdadımızın konuştuğu ve Türkçe, Farsça ve Arapçadan ibaret olan dil, Osmanlıca olarak bilinir. Bunun alfabesi de Kur'an alfabesi, yani Arap alfabesidir.

Üstadımız Van'dan önce Burdur, sonra da Isparta'ya sürgün gönderilince, bu merhaleden sonra eserlerini hep Osmanlıca dediğimiz Türkçe olarak yazıp neşretmiştir. Yine bu eserlerin harfleri, dinimizin sembolü olan Arap alfabesiyle yazılıyordu. Harf inkılabından sonra da (1928) yine Osmanlıca dediğimiz bu alfabeyle telif edilirdi.

1950'li yıllardan sonra matbaalarda bastırılmaya başlanan bu eserler için, Üstadımız ve ağabeyler bu eserlerin yeni nesil tarafından da rahatlıkla okunabilmesi ve uzaklaşılmaması için Latin harfleriyle bastırılmıştır.

Bu eserler 1950'ye kadar dil olarak Osmanlıca, alfabe olarak yine hatt-ı kadim olan ve Osmanlıca olarak bilinen haliyle telif edilmesi ve bastırılması söz konusudur. Yeni dönemde ise, sadece harf ve alfabe olarak latince kullanılmış, yoksa dil ve lisan olarak üç kaliteli ve zengin dilin kavşağı olan Osmanlıca muhafaza edilmiş, orada herhangi bir değişiklik söz konusu olmamıştır.

Risale-i Nur Türkçemize de bir kıvam getirmiştir diyebiliriz. Çünkü sonradan zorlama ile uydurulan birçok kelime yerine, hem mahiyet itibariyle hem de kelime yapısı itibariyle hem kulağa hem de ruha daha hoş gelen kelimeler yazılmıştır. Bu eserler ekseriyetle Arapça, Osmanlıca ve Türkçe kelimelerden örülmüştür. Risele-i Nur ekseriyet itibariyle sunuhat ve ilhamât şeklinde tezahür ettiğinden, bu kelimeler özellikle seçilerek yazılmış değil.

Belki kalbe bu şekilde gelen tabirler ve ifadeler olmasından ötürü yazılmıştır. Bediüzzaman, Kur'an tefsîri olan Risale-i Nur için şöyle der:

"Resaili'n- Nur'un mesaili, ilim ile, fikir ile, niyet ile ve kasdî bir ihtiyarla değil, ekseriyet-i mutlaka ile sünuhat, zuhurat, ihtarat ile oluyor."(Kastamonu Lahikası, 131. Mektup)

"Birden hatıra geldi ki: Bu üç farkın sırrı ise Risaletü’n-Nur’un mertebesi üçüncüde olmasıdır. Yani vahiy değil ve olamaz. Hem umumiyetle dahi ilham değil. Belki ekseriyetle, Kur'an'ın feyziyle ve medediyle kalbe gelen sünuhat ve istihracât-ı Kur'aniyedir."(Birinci Şua, Yirmi Dördüncü Ayet)

Yani, Risale-i Nur, Kur'an'ın feyziyle ve medediyle, Bediüzzaman'ın kalbine gelen ve Kur'an'dan çıkartılan manalar manzumesidir. Kim ihlas ile ciddi bir şekilde istese matlubuna ulaşır. Cılız bir insan, iyi bir vücut terbiyesi ile görkemli hale gelir. Fiziğe dalan birisi, sonunda iyi bir fizikçi olur. Elektroniğe merak saran birisi, belki de pek çok yeni keşfe imza atar. Onun gibi, Kur'an'ın sırlarını merak eden ve bütün kabiliyet ve kapasitesi ile Kur'an'a yönelen birisi de, Kur'an ayetlerinin pek çok sırlarına ve nurlarına mazhar olur. Başkasının göremediğini görür ve gösterir.

"Eksik Türkçe" husunda Prof. Dr. Servet ARMAĞAN'ın bir makalesini takdim edelim:

Risale-i Nur, imanî meseleler ve belli mevzuları ihtiva etmesinin yanı sıra, ifade tarzının güzelliği, seçilen kelimeler, yapılan benzetmeler, verilen misaller ve lisan hususiyetleri bakımından da kayda değer dil hususiyetlerini ihtiva etmektedir. Risale-i Nur, müsvedde yapılıp temize geçirilmeden asıl metin haline gelen, bir kerede yazılan bir metin olmasına rağmen, dil açısından mükemmel bir hususiyete sahiptir.

Risale-i Nur, Bediüzzaman Said Nursi tarafından telif edilmiş bir külliyatın ismidir ve çok dikkatlice yazılmış eserlerdir. Muhtevasının imanî meselelere ait olması ve belli mevzuları ihtiva etmesinin yanında, ifade tarzının güzelliği, seçilen kelimeler, yapılan benzetmeler, verilen misaller ve lisan hususiyetleri olan cümlelerden meydana gelmektedir.

Risale-i Nur, imanî-ilmî esaslar ihtiva etmektedir. Yani bir devlet adamının veya bir siyasi partilinin bir kürsüde, bir merasimde yaptığı bir konuşmayla Risale-i Nur'un içindeki muhteva çok farklıdır. Risale-i Nur, neredeyse bir asırdan beri okunan ve hiçbir tarafı ilmen yanlış görülmeyen, hiçbir ayet ve hadise aykırılığı tespit edilemeyen ilmî, müdakkik ve müdellel ifadelerdir.

Risale-i Nur, müsvedde yapılmadan, daha doğrusu müsvedde yapılıp temize geçirilmeden asıl metin haline gelen, bir kerede yazılan bir metindir. İlim adamları kitaplarını ekseriyetle kendi el yazıları, daktilo veya bilgisayarla müsvedde olarak yazarlar. Arkasından bunları temize çektirirler. Daha sonra üzerinde tashih yaparak iki, üç ve bazen dört defa düzelttikten sonra, esas metin ortaya çıkar. Risale-i Nur ise birçok yerinde ifade edildiği gibi, Bediüzzaman Said Nursî tarafından söylenilmiş ve kâtip dediğimiz diğer biri tarafından veya bazen birkaç kişi tarafından yazılmış metinlerdir.(1) Bu hususiyet, Risale-i Nur'un hiçbir eserde duyulmamış ve görülmemiş bir vasfıdır. Yani bir insanın süratli bir şekilde söylemesi, diğerinin yazmasıyla bir eserin meydana geldiği, tarihte görülmüş bir hâdise değildir.(2)

Risale-i Nur'un bir diğer hususiyeti de edebî metin hâlinde, cümleler dahi hızlı konuşularak hiçbir kaynağa müracaat etmeden süratli bir şekilde yazılmasıdır. On Dokuzuncu Mektup gibi bazı risaleler 300'den fazla hadis ihtiva etmesine rağmen, hiçbir kitaba müracaat edilmeden yazılmıştır. Risale-i Nur'un masaya hadis veya tefsir kitapları dizilerek yazılmadığı bilinmektedir. Müellifi bunu defalarca kendisi de ifade etmektedir.(3)

Risale-i Nur’un Dil Özellikleri

Risale-i Nur, üç dilde yazılmıştır. Büyük ekseriyeti Türkçe, daha sonra Arapça, nihayet çok az bir kısım ise Farsça olarak kaleme alınmıştır.

Risale-i Nur'da belagat vardır. Belagat "mukteza-yı hâle muvafık beyan" demektir.(4) Yani hangi şartta ve hangi mevzuda yazılıyorsa, o halin ve o mevzunun hususiyetine uygun ifade kullanmak belagat demektir. Mesela, ahlak-ı hasene hakkında bir mevzu anlatılıyorsa ki nisbeten mücerret bir mevzudur, bu mevzunun hususiyetleri dikkate alınarak yazılmalı ve ona münasip kelimeler ve ıstılahlar kullanılmalıdır. Böyle yapılırsa, ortaya çıkan ifade "beliğ" olur. Böylece bu mevzunun hususiyetlerine münasip bir ifade belagat sayılmaktadır.

Belagat, zannedildiği gibi, Arapça, Farsça kelimeler veya anlaşılmaz ibareler kullanmak ve çok mücerret teşbihler yapmak demek değildir. Risale-i Nur'da belagate çok yerde rastlanılmaktadır. Hatta müellifin Muhakemat isimli eserinde bir bölüm belagat hakkındadır. Orada belagatin vasıfları, çeşitli Arapça eserlerden misaller verilerek anlatılmaktadır.

Risale-i Nur'da yer yer farklı üslup ve ifadeler kullanılmıştır. Bazen çok sade bir dil kullanılmıştır. Meselâ; Birinci Söz’de, gayet açık, gayet sade bir ifade kullanılmıştır. Birinci Mektup yine aynı tarzdadır. O kadar ağır, o kadar ilmî ifadeler ve ıstılahlar kullanabilen müellifin, kendi hayatından bahseden On Altıncı Mektup çok basit ve sade bir dille yazılmış ifadelerden ibarettir. Yirmi Birinci Lem'a çok mühim bir mevzuya aittir ama çok basit, çok sade ve hemen anlaşılabilen ifadelerden meydana gelmiş bir metindir. Bazen de çok ağır ve muğlak ıstılahlarla dolu ifadeler kullanılmıştır. Meselâ; "Tereccuh bilâ müreccih muhaldir. Yoksa, tercih bilâ müreccih caizdir ve vâkidir. İrade bir sıfattır. Onun şe’ni böyle bir işi görmektir."(5) cümlesi anlaşılması çok zor olan bir ifadedir.

Kısa ve Öz Metinler

Risale-i Nur'un bir diğer hususiyeti de çok ilmî, çok mu'cez, çok az cümle içerisinde çok şey ifade edilmiş metinler halinde olmasıdır. Yani kısa bir metin içerisinde çok şeyler ifade edilmiştir. Risale-i Nur'un tamamı böyledir. Risale-i Nur çok kısa yazılmış, tafsilat verilmemiş bir eserdir. Müellif de bunu çok yerde belirtmiştir. Bazen "Bu denizden bir katre gösterdik." Bazen "Çok mufassal olan bu mevzuun ancak bir vechini ifade ettik." gibi ifadeler kullanmıştır.(6)

Risale-i Nur, ele aldığı mevzuu misallere harika bir şekilde anlattığı için kolayca anlaşılmaktadır. Ancak dikkatlice okumak gerekir. Hatta diyebiliriz ki, öğrenmek niyetiyle, dikkatlice ve kalp gözü açık olarak okunduğu takdirde, kolayca anlaşılan bir eser olduğu görülür. Müellifi bu hususiyeti zikrediyor ve kendi ifade tarzının "muğlâk" ve "anlaşılmaz" olduğu yolunda bir kanaat olmasına rağmen, en derin ve en ağır bir mevzuu (kader, ruh vb.) âmi insanlara da anlatabilecek tarzda bir ifadenin risalelerde yer aldığını beyan ve bu vasfının bir "eser-i inayet" olduğunu söylüyor.(7)

Risale-i Nur’da hitabet sanatının hususiyeti de vardır. Edebiyatta bir sanat olan hitabet de, belagat gibi dilin kullanış sahasından ve hususiyetlerinden biridir. Retorik dediğimiz beyan veya hitabet, edebiyatın bir bölümüdür. Risale-i Nur'un bazı kısımları hitabet diliyledir. İstanbul'da bilahare Selanik'te Hürriyet Meydanı’nda yapılan konuşma (Hürriyete Hitap) güzel bir hitabet misalidir. İstanbul'da Harbiye Nezareti (Milli Savunma Bakanlığı) bahçesinde askerlere yaptığı iki konuşma da (1. Kahraman Askerlerimize ve 2. Asakire Hitap) birer hitabet sanatı misalidirler. Yine 31 Mart vesilesiyle müellifin askerlere beyanı da hitabet sanatına bir misalidir. Üçüncü Şua ise hitabet sanatının en bariz, en güzel ve en uzun misalinden biridir.

Risale-i Nur'un bir diğer bir hususiyeti de dilekçeler ve temyiz lahikalarında ortaya çıkar. Yazı dili, konuşma dilinden farklıdır. Yazı dili de yine kendi içinde bir kaç kısma ayrılır. Bazen hikâye tarzında bazen de sohbet tarzında istimal edilen bir dil söz konusu olur. Resmî makamlara sunulan, bir şey isteyen, bir şikâyette bulunan, yani bir dilek ihtiva eden metinlerin dili, ayrı bir yazı çeşididir. Bediüzzaman Said Nursî’nin mahkeme, valilik, Bakanlar Kurulu ve benzeri makamlara müracaatları ve verdiği dilekçeler vardır.

Risale-i Nur'un dilindeki bir başka hususiyet de gerek dilekçe ve layihalarda ve gerekse risalelerin bizzat kendisinde, ifade olarak kullanılırken savcılara, emniyet müdürlerine ve idarî amirlere ipucu vermeyen, onların suç unsuru bulmalarına imkân tanımayan bir tarzda olmalarıdır. Yani Bediüzzaman Said Nursî bir şeye cevap verirken, bir mevzuda yazarken savcı veya hâkim o ifadede ve metinde kolay kolay bir suç unsuru bulamaz. O şekilde kaleme alınmıştır ki bunun içinde bir suç unsuru bulmak mümkün değildir.

Hassas ve Ustaca Cevaplar

Risale-i Nur'un bir diğer hususiyeti de çok hassas bazı mevzularda verilen cevaplarda ve yazılan metinlerde çok dikkatlice hareket edilmesidir. Bazen çok hassas bir mevzuda cevap rica edilmekte veya o mevzunun aydınlatılması istenilmekte, ama verilen cevap o kadar ustalıkladır ki, insan kolayca öyle söyledi veya böyle söyledi şeklinde kesin bir kanaate varamamaktadır. Çünkü sorulan veya ortaya atılan mevzu hassastır. Mesela "Siz Mehdi misiniz?" sorusuna veya "Siz Mehdi’siniz" değerlendirmesine verdiği cevaplar böyledir. Deccal ve Süfyan hakkındaki ifadeler de yine böyledir.

Risale-i Nur'un bir diğer hususiyeti de bazen çok basit Türkçe kelimeler kullanmasıdır. Mesela Otuzuncu Lem’a’da geçen ”çevik çalak” tabiri veya On Dokuzuncu Mektup'ta geçen “Devenin ıhması”, “kanadını kısması” gibi kelimeler Anadolu’da kullanılan öz Türkçe kelimelerdir. Bunların sayısı azdır, ama yeri geldikçe, zaman zaman kullanılmıştır.

İslam Kültürü ile Bağlantılı Bir Dil

Risale-i Nur'un dil hususiyetlerinden biri de; okuyucunun İslam kültürüyle irtibatını devamlı nazara almamı ve sağlam tutmasıdır. Risale-i Nur'un kullandığı dilin, İslam kültürüyle, Kur'an-ı Kerim’in hükümleriyle, hadislerin mana ve muhtevasıyla çok sıkı bir bağlantısı vardır.

Türkçede yaklaşık 80 yıldır meydana getirilen veya getirilmek istenen tahribat çok büyüktür. Türkçedeki Arapça ve Farsça kelimeler, ıstılahlar, dinî ibareler sökülüp atılmak suretiyle Türkçe fakirleştirilmiş ve yozlaştırılmıştır. Bu sebeple uydurma Türkçe dediğimiz bir Türkçe ortaya çıkmaktadır ki, bu Türkçede asla İslamî bir kültür, İslamî bir mana yoktur ve böyle bir irtibat kurmak da, bulmak da mümkün değildir.

Risale-i Nur'da kullanılan dil ise, bir İslam kültürüne doğru gidişi, bir hadisin mana ve muhtevasına sevk edici, Rabbanî hikmetleri anlamaya götüren bir hususiyet halinde kendini göstermektedir.

Risale-i Nur, Sadeleştirilmemeli

Risale-i Nur’un dili hususunda belirtilmesi gereken bir diğer mevzu da şudur: Zaman zaman “Risalelerin dili sadeleştirilmeli” veya “Risale-i Nur'daki bazı kelimelerin yerleri değiştirilmelidir” gibi beyanlar, arzular ve iddialar ortaya atılmaktadır. Bu hususta bizim cevabımız şudur: Asla ve kat’a Risale-i Nur'un dili değiştirilmemelidir. Risale-i Nur'un şerhi yapılabilir. Risaleler üzerine haşiyeler yazılabilir. Bunu Bediüzzaman’ın kendisi de belirtmektedir. Ama Risale-i Nur'un metni, esas orijinal dili değiştirilmemelidir.

Aksi takdirde yukarıda saydığımız hususiyetlerden hiçbiri kalmaz. Yani Bediüzzaman’ın ifade ettiği gibi, “Bu memleketin kabristanındaki taşlar üzerindeki kitabeler dahi o dilin özelliklerini ve İslamî muhteviyatı belirtmektedir.”(8)

Aynı şekilde Risale-i Nur da yine kati surette Kur’an’ın mana ve muhtevasını, İslami hakikatleri ortaya koyan, kolayca cerh edilmesi kabil olmayan bir metin halindedir. Risale-i Nur'un dili kesinlikle değiştirilmemeli, tersine orijinal metin halinde muhafaza edilmelidir.

Bu mevzuda bir teklifimiz de şudur: Risale-i Nur'un orijinal el yazmaları, ilk yazılan metinler bir mikro film halinde muhafaza edilmeli veya bilgisayarların disketlerine kaydedilmeli, zaman zaman üzerinde yapılan şerhler de bu asıllara bakılarak muhafaza edilmelidir.

Dipnotlar:

1. Müellif, Risale-i Nur'u yanındakilere söyleyerek yazdırdığını birçok yerde ifade etmiştir. Misal olarak bk. 26. Lem'a, ll. Rica, son paragraf; 12. Rica'nın başı; Konuşan Yalnız Hakikattir, Emirdağ Lahikası, II, 78; 28. Mektup, 7. Mesele 4-5. İşaret.
2. Bu konuda bk. Barla Lahikası, s. 351.
3. bk. 19. Mektup’un baş kısmı; 28. Mektup, 7. Mes'ele, 5. İşaret.
4. bk. 13. Lem'a, 3. İşaret; İşârâtü'l-İ’câz, s. 57 vd, Tebliğ Yayınları, İstanbul 2001; Ayrıca bk. Sözler, 25. Söz, 1. Şua, 1. Şule
5. 26. Söz, Altıncısı.
6. 30. Lem'a'nın nüktelerinin baş kısımları.
7. 28. Mektup, 7. Mesele, 3, 4 ve 5. İşaret.
8. 29. Mektup, 7. Kısım, 1. İşaret.

İlave bilgi için tıklayınız:

- RİSALELERİN ÜSLUBU HAKKINDA.

- RİSALE-İ NUR'UN DİLİ VE ÜSLUBU ÜZERİNE.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Okunma sayısı : 16.530
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yükleniyor...