Risale-i Nur'u anlamıyoruz. Kur'an-ı Kerim meali okunsa yeterli olmaz mı? Yalnızca meal okumak sakıncalı mıdır?

Risale-i Nur'u anlamıyoruz. Kur'an-ı Kerim meali okunsa yeterli olmaz mı? Yalnızca meal okumak sakıncalı mıdır?
Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Evvelâ; Kur’an Allah’ın ezeli ilim sıfatından süzülüp gelen ve ebedi ilimleri havi mucizevi bir kitaptır. İnsanların kısır aklı ve anlayışı, bu sınırsız ilme dayanan İlahi kitabı birebir tercüme edip, bu İlahi kitabın bütün meziyetlerini meale aktaramaz. Bu yüzden meal, Kur’an’a mikyas değil, ancak ana hatları ile bir malumat edinme vesilesi olabilir. Yani meal, meali yapan şahsın eksik ve basit bir dil tercümesinden ibarettir.

İkincisi; tefsir meale göre daha geniş daha ihatala bir çalışmadır. Mealde kelimenin eksik ve kısır bir tercümesi yapılmaya çalışılırken, tefsirde kelimenin bütün mana yönleri, gramer ilminin de kaideleri ile inceleniyor. Onun için meal asla tefsirin yerini tutamaz.

Kur’an’ı çok iyi anlamak ve talim etmek isten kişi, tefsir okumalıdır. Yani meal sadece kısa bir malumat edinme şeklidir, derinlemesine talim için yeterli değildir. Tarihte yüz binlerce tefsir yapılmışken, meallerin çok az olması meselemize işaret eder.

Üçüncüsü; Risale-i Nur, Kur’an’ın manevî ve hakikatli bir tefsir olduğu için, meal ile kıyasa gelmez. Aslında bizim yadırgadığımız husus, meali Kur’an zannetmek. Hâlbuki ne tefsir ne de meal Kur’an değil, onun üzerine yapılmış birer beşeri çalışmalardır. Ama tefsir, muhteva açısından mealden daha üstün bir çalışmadır.

Dördüncüsü, Risale-i Nurların Kur'an mealine bakış açısı şu şekildedir:

"Evet, nasıl İmam-i Âzam demiş: ' لاَۤ اِلٰهَ اِلاَّ اللّٰهُ tevhide alem ve isimdir.' Biz de deriz:

"Kelimât-ı tesbihiye ve zikriyenin, hususan ezanda ve namazda olanların ekseriyet-i mutlakası, alem ve isim hükmüne geçmişler. Alem gibi, mana-yı lügavîsinden ziyade, mana-yı örfî-i şer'îsine bakılır. Öyleyse değişmeleri şer'an mümkün değildir. Her mü'mine bilmesi lazım olan mücmel manaları, yani muhtasar bir meali ise, en âmi bir adam dahi çabuk öğrenir. Bütün ömrünü İslâmiyetle geçiren ve kafasını binler malayaniyatla dolduran adamlar, bir iki haftada, hayat-ı ebediyesinin anahtarı olan şu kelimât-ı mübarekenin meâl-i icmâlîsini öğrenmemesine nasıl mazur olabilirler, nasıl Müslüman olurlar, nasıl 'akıllı adam' denilirler? Ve öyle heriflerin tembelliklerinin hatırı için o nur menbalarının mahfazalarını bozmak kâr-ı akıl değildir."

"Hem Sübhânallah diyen, hangi milletten olursa olsun, Cenâb-ı Hakkı takdis ettiğini anlar. İşte bu kadar kâfi gelmez mi? Eğer manasına kendi lisanıyla müteveccih olsa, akıl noktasında bir defa taallüm eder. Halbuki günde yüz defa tekrar eder. O yüz defa, aklın hisse-i taallümünden başka, lâfızdan ve lâfza sirayet eden ve imtizaç eden meâl-i icmâlî, çok nurlara ve feyizlere medardır. Bahusus, tekellüm-ü İlâhî haysiyetiyle aldığı kudsiyet ve o kudsiyetten gelen feyizler ve nurlar çok ehemmiyetlidir."

"Elhasıl: Zaruriyât-ı diniye mahfazaları olan elfâz-ı kudsiye-i İlâhiyenin yerine hiçbir şey ikame edilemez ve yerlerini tutamaz ve vazifelerini göremez. Ve muvakkat ifade etseler de daimî, ulvi, kutsi ifade edemezler."

"Amma nazariyât-ı diniyenin mahfazaları olan elfazlar ise, değiştirilmeye lüzum kalmaz. Çünkü nasihatle ve sair tedris ve talim ve vaazla o ihtiyaç mündefi' olur."

"Elhasıl, lisan-ı nahvî olan lisan-ı Arabînin câmiiyeti ve elfâz-ı Kur'âniyenin i'câzı öyle bir tarzdadır ki, kabil-i tercüme değildir, belki 'muhaldir' diyebilirim. Kimin şüphesi varsa, i'câza dair Yirmi Beşinci Söze müracaat etsin. Tercüme dedikleri şeyler ise, gayet muhtasar ve nâkıs bir mealdir. Böyle meal nerede; hayattar, çok cihetlerle teşa'ub etmiş âyâtın hakiki manaları nerede?"(1)

"Bu Onuncu Meseleye bir hâtime olarak iki haşiye:

"Birincisi: Bundan on iki sene evvel* işittim ki, en dehşetli ve muannid bir zındık, Kur'ân'a karşı suikastını, tercümesiyle yapmaya başlamış ve demiş ki: 'Kur'ân tercüme edilsin, ta ne mal olduğu bilinsin.' Yani, lüzumsuz tekraratı herkes görsün ve tercümesi onun yerinde okunsun diye dehşetli bir plan çevirmiş:"

"Fakat Risale-i Nur'un cerh edilmez hüccetleri kati ispat etmiş ki, Kur'ân'ın hakiki tercümesi kabil değil ve lisan-ı nahvî olan lisan-ı Arabî yerinde Kur'ân'ın meziyetlerini ve nüktelerini başka lisan muhafaza edemez ve her bir harfi, on adetten bine kadar sevap veren kelimât-ı Kur'âniyenin mucizâne ve cemiyetli tabirlerinin yerini, beşerin âdi ve cüz'î tercümeleri tutamaz, onun yerinde camilerde okunmaz diye, Risale-i Nur her tarafta intişarıyla o dehşetli plânı akîm bıraktı. Fakat o zındıktan ders alan münafıklar, yine şeytan hesabına Kur'ân güneşini üflemekle söndürmeye ahmak çocuklar gibi ahmakane ve divanecesine çalışmaları sebebiyle, bana gayet sıkı ve sıkıcı ve sıkıntılı bir hâlette bu Onuncu Mesele yazdırıldı tahmin ediyorum. Başkalarıyla görüşemediğim için hakikat-ı hali bilmiyorum."

* Bu risalenin telifinden on iki sene evvel.(2)

Risale-i Nurlardan vermiş olduğumuz bu pasajlardan çıkarılan hükme göre, meal asla Kur’an değildir ve asla onun yerini tutamaz. Meal, Üstad Hazretlerinin ifadesi ile "sadece muhtasar ve nâkıs bir tercüme"den ibarettir. Meale bundan daha fazlası nazarı ile bakılmamalıdır.

Meal Kur’an’ın yerini tutmaz ve Kur’an’ın birçok meziyetlerini de yansıtmaz. Bu yüzden, meali yüzde yüz Kur’an diyerek okumak yanlış ve tehlikelidir. Alimlerden, hocalardan Kur’an’ın eşsiz bir beyan gücüne sahip olduğunu işitip sonra bunu mealde göremeyen birisi, hayal kırıklığına ve hürmet eksilmesine maruz kalabilir. Bu yüzden, meal sadece genel kültür açısından okunması gereken bir fiil olarak görülmelidir.

Kur’an’ı doğru ve etraflı bir şekilde anlamanın en güzel yolu tefsirlerdir. Hususen de bu asrın ihtiyacına uygun bir şekilde telif edilen Risale-i Nurları okumak ayrı bir önem arz ediyor.

"Meal bize yeter, alim ve müfessirlerin tefsirlerine ihtiyaç yok" diyen bir zümreyi de dikkate aldığımızda, meal okumak değil, mealcilik yapmak caiz değildir. Mealcilik yapmamak kaydı ile meal okumak güzeldir.

Risale-i Nur sindirilmesi kolay safi bir süt gibidir, içine hiçbir zarar vermediği gibi milyonlarca insanın imanının kurtulmasına da vesile oluyor. Mealde bu vasıflar bulunmadığı gibi, hatta dikkat edilmezse yukarıda ifade ettiğimiz tehlikelere de maruz kalabilir.

Bazı kimseler; “Her meselede Kur’an kâfidir.” diyerek kendi heva ve heveslerine göre hüküm vermekte, İslam dininin dört ana kaynağından olan sünnet, icma ve kıyas-ı fukahayı devre dışı bırakma gayretindeler.

Ezelî ve ebedî bir nur olan Kur’an-ı Kerim’den her âlim bile ondan hüküm çıkaramaz. Evet, sonsuz bir nur olan Kur’an-ı azimüşşanı sadece meal okuyarak anlamaya çalışmak ya da sadece mealin kâfi olduğunu söylemek, aslında Kur’anın kudsiyetini, derin ve engin manalarını sınırlamak demektir.

Kur’an’ın her bir ayetinin sarahat, işaret, remz, ibham, ihtar gibi birçok manaları vardır. Kur’an’ın her bir suresi, her bir ayeti hatta her bir harfi hakikat ve feyiz hazinesidir. Bazen bir tek harf, (“besmele” deki be harfi gibi) bir sahife kadar hakikatleri ders verir. Kur’an, uçsuz bucaksız bir okyanustur; her âlim istidat ve kabiliyeti nisbetinde onun derinliklerine dalar. Yazılan bütün tefsirler o okyanustan ancak bir damladır.

Hulasa; "Meal okumak caiz değil, hiç okunmaz ve okunmamalı" demek nasıl yanlış ise, "Kur’an’ı anlamanın tek yolu meal okumaktır ve meal birebir Kur’an’ın yerini tutar" demek de bir sapkınlıktır. Meali, Kur’an hakkında genel kültür edinmek açısından okumakta bir mahzur yoktur. Nitekim Üstadımız da Risale-i Nur'da ayetlerin mealini vermektedir. Şayet meal caiz olmasaydı hem Üstadımız hem de diğer müfessirler bu yola tevessül etmezlerdi.

Dipnotlar:

1) bk. Mektubat, Yirmi Altıncı Mektup, Dördüncü Mebhas.

2) bk. Şualar, On Birinci Şua, Onuncu Mesele.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Okunma sayısı : 66.648
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

insirah
Verdiğiniz cevap benim açımdan tatmin edici. Bir nur talebesi olarak ben de risale-i nur haricinde Kur'an-ı kerim , Kur'an meali, ilmihal, hadis ve lazım oldukça diğer kaynaklardan da okuyorum. Ama bu soruyu soranların asıl sıkıntısı, "risale derslerinde neden sadece risalei nur okundugu".. Bu açıdan bir cevap verilebilir..
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Sorularla Risale

Bu meseleyi tenkit edenler, şayet risalelerin ayet ve hadis mealleri veya izahları olduğunu bilselerdi veya ayet ve hadislerin Bediüzzaman Hazretleri gibi bir zat tarafından yapılan izahlarının okunduğu bir ders olarak görselerdi, herhalde böyle bir soru sormazlardı.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Kitmir20936
sayın abimiz; yüce ALLAH üstadın cektıgı onca cılelerı mutlaka goruyodu. ama burda onemli olan şudur ki o cılelerın vee zındanlarda gecen gunlerın perde arkasında nurunu yayıyor vee dahada parlatıyordu. bunu yazılan risale-i nurlardan anlıyoruz.. vee bugun bunca sorulan sorulardanda şunu anlıyorum, belliki soracak soru bırakmamış üstad onlara.. :)
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
mehmet1453
Bakın sorun şu ; Sizin islamiyeti Said nursi nin kitaplarıyla yaymanız ve öğrencilere o kitaplarla öğretmeniz. halbuki Kuran-ı Kerimin birebir (ayet ayet) tefsirleriyle öğretmeniz gerekir. çünkü Allah (cc) ın kitabı bu..Ve bu kitap zaten ayetler birarada düşünülürse şayet hiç bir soruya yer bırakmıyor.Ama ayetleri tek tek ayrı ayrı düşünürseniz tabi sorun çıkar. Kuran da gereksiz tekrar yoktur. işte o tekrar gibi görünen ayetler birarada düşünülmeli... Yapılması gereken bu kitabı güzelce birebir tefsir edip yaymak yayılması gereken kitabı Allah (cc) daha iyi bilir. Hz Ebu Bekir kitap yazmak ve yaymak için mahşerden bu kadar korkuyor iken siz niye bu kadar cesaretlisiniz...(sonuçta O'nun yazacağı kitap da Kuran-ı kerimden esinlenilmiş olacaktı)
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
elcevaz13
ben şahsen okumayı sevmeyen biriydim. Ama risalei nurlar imani ve kurani meseleleri öyle güzel izah etmişki hem okumayı sevmeye başladım. Hem de Kur'ana hadislere ve diğer tefsirlerede ilgim arttı. Çünkü Kur'anı Kerimi bu asrın ihtiyaçlarına en uygun şekilde tefsir eden manevi olarak risalei nurdur. Her asırda Cenab-ı Allah, bir müceddit göndermiş. İşte risale-i nur meydandadır ve buna en elyak odur. itiraz eden kardeşlerim Kur'an ve hadislerle ilgili risale-i nurlarda bulunan kısımları insaflıca okurlarsa buna hak vereceklerini ümit ediyorum.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
ihsan sıddık

Risale-i Nur talebelerini sadece Risale-i Nur okuyorlar diye tenkit edip bunu yanlış gören umum kardeşlerime Risâle-i Nurun lisân-ı hali ile verilen bir cevaptır. Evet bilinmesi gerekir ki,hakiki ve sâdık Nur talebeleri ;Risale-i Nur okur,onu neşreder ve Risale-i nur ile Kur'an ve imana hizmet etmeği hayatının en mühim vazifesi olarak telakki eder ve etmelidir. Zira Risâle-i Nur,baştan başa hemen hemen her meselesinde Kuran-ı Hakîmin bu zamana bakan en azam nüktelerini tefsîr eden dürr-ü yekta emsalsiz bir tefsiridir. Risâle-i Nur, yüze yakın din ve İslamiyet tılsımlarını hal edip keşfeden harika bir keşşaftır. Risâle-i Nur, özellikle insanın ve kainatın sırr-ı hilkatini en muazzam bir şekilde beyan eden bedîül-beyandır. Risale-i Nur, imani ve Kuranî bir marifetullah miracıdır. Risale-i Nur, en azami bir ihlâs ve fedakârlıkla telif edilmiş taklid edilmez orijinal bir eserdir. Risâle-i Nur, mahza Kuranın feyzi ve Resul-i Ekremin (a.s.m) en azam himmeti ile telif edilmiş kudsî bir nur-u Kurandır. Risâle-i Nur, Kuranın kelamullah olduğunu ve Resul-i Zîşan Efendimizin (a.s.m) risalet ve nübüvvetini hakkıyla, en müdellel bir şekilde isbat eden bir bürhan-ı nur-efşandır. Risâle-i Nur, hiçbir müfessirin,hiçbir feylesofun ve hiçbir mutasavvıf alimin izah edemeyip nihayet aczde kaldığı ve bütün akıllar ona yol bulamayıp bazılarının inkara gittiği lokman suresindeki Sizin yoktan yaratılıp tekrar diriltilmeniz haşirde bir tek nefsin ihyası gibi kudretime kolaydır mealindeki ayeti ,Cenab-ı Alîm-i mutlakın tevfiki ile izah edip aklı ve kalbi teslime sevkedip tatmin eden müstesna bir ilim ve irfan hazinesidir. Risâle-i Nur, Cenab-ı Hakkın Ehadiyeti ve birliği ile beraber aynı anda bütün kainatı kabza-i Rububiyetinde tutup nasıl tasarruf ettiğini Nur ism-i celili ile izah edip isbat eden yegane bir mevhibe-i İlahidir. Risâle-i Nur, bütün kainattaki mevcudatın tesbihatını talebelerine bir sehl-i mümtenî şeklinde okutturan bir kaside-i Sübhandır. Risâle-i Nur, talebelerinin basiret gözünü açan istibsarî bir ilm-i kelam ve kemaldir. Risâle-i Nur, nadir Kutb-u zamların 80-90 sene bir seyr-i süluk ile elde ettiği ve burası münteha,son nokta dedikleri makamların Allahın inayeti ile daha ilerisine Mesnevî-i Nuriye kitabı ile giden firdevsî bir semere-i Kuraniyedir. Risâle-i Nur, takva dairesindeki talebelerini bir Kutb-u Azamın bile irşad ve tasarrufundan azade kılan ve ihtiyaç bırakmayan ve dahi hiçbir kutbun makamına yanaşamadığı bir İhsan-i İlahidir. Risâle-i Nur Güneş varken mumların ışığı altına girmeye hacet yoktur kaziyesine mazhar ve mâsadak bir şems-i Kur'andır. Risâle-i Nur,Kur'anın Âsa-yı Musası ile küfr-ü mutlakın belini bir daha doğrulmamak üzere kıran bir Zülkikârı Haydarîdir. Risâle-i Nur,Kuran-ı Hakîmin esaslı ve hakîkî tefsiri olması dolayısı ile hem bir kitab-ı dua,hem bir kitab-ı zikir,hem bir kitab-ı fikir,hem bir kitab-ı şeriat,hem bir kitab-ı emr-ü davet,hem bir kitab-ı belağat,hem bir kitab-ı isbat-ı vahdaniyet,hem bir kitab-ı tasavvuf ve hem bir kitab-ı hidayettir. Evet arkadaşlar davamız mücerred değil binler delil ile müdellel ve müberhendir.Zira yukarıda zikredilen hakikatler Risale-i Nurda bitemamiha mevcuttur.Bunda Ulema-i İslam,ehl-i tefsir ve hakikat müttefiktir.Ve kimin şüphesi varsa okusun,inşallah yakinen görecektir. O halde tenkid eden kardeşlerimize diyorum ki:Eğer Risale-i Nurdaki vasıf ve üstünlüğe daha layık bir kitabınız varsa veya yazar, neşrederseniz biz de okuyalım.Lakin şu bir hakikattır ki, tarih-i beşer Risale-i Nur gibi bir kitabı gösteremiyor. Vesselam

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
fatih.abdullahoglu

Bu tur sorulari soranlarin varligi, bir kuran tefsiri olan Risale i nurlarin okundugunu ve hizmetlerin elhamdulillah inkisaf ettigini gosteriyor...inkisaf etmesi de ispat eder ki ALLAH indinde makbul bir Tefsir i Kurandir. O HALDE; istifade edelim ve emr-i bilmaruf ve nehyi anil munkeri -sefahet ve dini yozlasmanin everest tepesine ulastigi ve seytaıi bile hayrete sevk ettigi donemde-uygulamaya ve yaşamaya calışanlardan KURAN HIZMETKARLARINA -sekteye ugretmak degil- yardimci olalım.. Yoksa yarın mahşerde sorulsa ki 'ALLAH cc.in emirlerine uyup yasaklarindan ellerinden geldigince kacmaya celisan ve teblig vazifesini zor sartlar altinda omuzlayan ve bu zamanda KKURAN HIZMETKARLARINDAN OLAN NUR TALEBELERININ SEVKLERINI KIRIP HIZMETLERINI AKIM BIRAKACAK SELAHIYETI NEREDEN ALDINIZ DIYE TARAF-I ILAHIDEN VE CIHET-I NEBI ASM.DEN SUAL SORULSA NE CEVAP VERECEKSINIZ? BU SUAL AHIRET ICIN SIZI KORKUTMUYOR MU..VESSELAM

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
ea46

bende ilk başta hep aynı sorularla kafamı meşgul ediyordum,Elhamdülillah ama şimdi Risaleleri okudukça bu soruların kifayetsiz olduğunu anladım. Fehmin, ufkum anlama kabiliyetim, bakış açım, her şeyim değişti. Sen yeterki samimi ol bak FEYZ Nasıl inkişaf ediyor kalbinde...

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
trader38580
s.a. mehmet1453 kardesimizin süphelerine hak veriyorum. amaç burda nur hizmetlerini sekteye uğratmak değil. benm gibi cemaate yakın duran ama kafasını kurcalayan sorular netleşmeden cemaate giremeyen kişilerin sorunlarını gidermek. yoksa hak yolda hizmet eden herkesden Allah yüzbin defa razı olsun.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
mustafakahveci
kardeşlerim ben mehmet1453 adlı kardeşimizin dediği gibi Sıddık-ı Ekber'in böyle bir kitap yazdığını duymadım. ama sorusunun cevabına gelince. biz burada bu mevzuyu sayfalarca izah etsek yine de tatmin edici bir cevap vermiş olamayız. onun yerine benim bu düşüncede olan kardeşlerime tavsiyem risaleleri bolca okumalarıdır. o zaman sorularının cevabını kendileri bulacaktır. çünkü risale-i nur talebeleri başka kitaplar okumaz diye bir kayıt yoktur. risaleler şakirtlerinin aklî, kalbî, ruhî bütün ihtiyaçlarına yeteri derecede kifayet ettiğinden talebeleri ondaki feyzi bırakıp da başka eserlere müracaat etmez. ama risalelerdeki manaları daha iyi kavrayabilmek, teferruata dair bazı bilgilere ulaşabilmek ve hayatlarına tatbik ekmek için diğer ilmi ve bilimsel eserleri de okurlar. Selam ve Dua ile..
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
hakan
Risale-i Nur bir irfan ve kuran mektebidir.Her bir Risale Kurana yükseltiren basamaklardir.Her bir Risale bir yildiznamedir,birer burcdur.Kurani ruh yansiyor Risalelerde.Kuranin hakiki bir tefsirdir.Risale-i Nur Kurani Hayata susamis insanlarin cesmesidir.O Nur cesmesinde icen felaha ermis demek.Ahirzamanin, helaket ve felaket zamanin en güzel aracidir, öyle bir arac ki hedefi rizay-i ilahidir.Bu aracin kaptani Üstad`dir.Sahil-i selamete götüren bir gemidir Risale-i Nur.Okudukca gönlümüz cosar.Gözyaslar akar.Kalbimizin tozunu siler.Rabbul Aleminin rahmetini üzerimize ceker.Keder gider, ferah yerini alir.Ahirzamanin kazazedeleri musibetzedeleri kucaklar ve teselli verir.Halimdir selimdir büyük ve kudsi bir sahs-i maneviyi temsil eder.Basta Fahr-i Kainat Hz.Muhammed(s.a.s) Nurlari medh etmis sonra Imam Ali(r.a)sonra Abdulkadir Geylani(k.s).Risale Nurdur nura parmagini uzatsan gider uztmasan gelir.Ya Rab! Nurlari anlamaya ve anladigimizi hayatimiza tatbik edelim.Ne olur Ya Rab bizi Kurana hakiki Talebe et Peygamberimize layik bir ümmet eyle.Amin. Vesselam
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
tufanyılmaz

Sevgili üstadımız ALLAH ebeden razı olsun,buyuruyorki: "bu hizmetin hadimlerinin muzır manileri çok olur.onlarla zihnen dahi meşgul olmamak gerektir." Benim acizane tahminim bu tenkit edenlerin çoğu risale i nur talebeleri kadar KUR AN okumuyolardır hadis okumuyolardır,ki zaten risale i nur neredeyse baştan sona kadar ayet ve hadislerin açıklamalarıdır. ve de bu kişilerin risale i nurları bir kere bile ellerine alıp insaflıca okuduklarını sanmıyorum.ki üstad diyor: "risale i nurun beyanına muhatap olan ona lakayt kalamaz." başka bir yerde diyorki: "bir kere risale i nuru oku eğer yazılanları kabul etmezsen,gel iki parmağını gözlerime sok." Böyle milyonlarca müslümanın takip ettiği sevdiği,bir müceddidi sevmek ve ona aşık olmak,onu takip etmek elzemken bu gibi tenkitler yapmak büyük bir vebaldir ve insanı şaytana maskara eder.ALLAH MUHAFAZA ETSİN.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
taharrici
şöyle manidar bir rivayet vardır: arabistanda Hz. İbarahimin din-i hakkı üzerine bulunan alimlerin vefatlarından sonra bunların -sadece saygı amaçlı olarak- heykelleri yapılıyordu gel zaman git zaman bu "saygı" yerini tapmaya bıraktı. gerçi bu çok uç bir örnek ama kıssadan hisse oalrak şunlar söylenebilir: bugün bir çok nur cemaati risale-i nur dışında kitap okunmuyor. kitaptan kastım hadisi şerifler sahabi hayatları kur-an mealleri tefsirler. ve bunların okunmamsı sebebiyle risalei nurlar yavaş yavaş kur-an'a gölge yapılıyor -hakikatte çok güzel bir ayinedir.- wallahi yeni gelen taebelere tarihçeyi hayat defalarca okutulduğu halde her bir halinin peygamberliğine delil olduğu seyidül enbiya (a.s.m ) efendimizin hayatı okutulmuyor an azıdan 4 yıl boyunca kalıdığım ve halen kaldığım çok istifade ettiğim bir okuyucu grubu bunu yapmıyor ve ben hiç görmedim olsa da şahsi baz da yapılan çabalarla sınır kalıyor. dahası yeni gelen talebeler de değil yıllarca kalmış insanlar dahi peygamberimizin hayatından kulaktan dolma bilgilerden başka bir şey bilmiyorlar. bu nedenle kurani bakış açısı geliştirmekte çoğu zaman aciz kalıyoruz islamı yalnız risalei nur zannediyor, risale i nuru bürhan olmaktan çıkarıp dava yapıyoruz. bu nedenle risale nurun birinci muhatabı ve talebesi hulusi abi bu yanlış algılamalardan ve sapmalardan dolayı yaptığı bütün derslerde derse başlarken 3 hadis okuyor kuranın tamam bir ibare tefsirini rahlenin östünde bulundurup risale-nur dersini bidayete erdiriyor.(NOT:hulusi abi hakkında ifade ettim şeylar izahtı hulusiye adlı kitapta bulunmaktadır. hulusi abinin banda çekilmiş onlarca dersinin deşifreleriyle hazırlanmıştır.) " cumhuru avamı bürhandan ziyade mehazdaki kudsiyet imtisale sevkeder" FİEMANİLLAH
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
mehmetdiri
türkiye de kaç kişi herhangi bir Kur an tefsirini baştan sona okumuştur desek,bu sayının, herhalde bizi şaşırtacak derecede az olduğunu görürdük..çünkü bu zaman ahirzaman olduğu için bilgileri komprime halinde ve en can alıcı şekilde anahtar kavram ve mantıklarla alabilmek gerekiyor..internet çağında hiçbir bilgiye ulaşmak zor değil,ancak baktığınızda insanların fıkıh bilgileri bile kulaktan dolma..demek ki ciddi bir okuma sıkıntısı var..risaleler ise almamız gerekli bilgileri komprime hülasalar nev inden mükemmel bir şekilde vermiş..risale okumayan birinin ayet ve hadisleri zamanımız mantığı ve enaniyetinden kurtulamamış bir insan olarak tam manasıyla idrak edebileceğini zannetmiyorum...aynı zaman da risale okuyan bir insan ciddi manada Kur an,dua ve salavat ta okuyor...risalelere dışardan bakanlar bunu göremiyor..mesela,benim Kur an okumada çok hızlanmam risale okumakla olmuştur..Kur an okumaya gerek yok demiyorum,risalede insanın okumasını hızlandıracak kadar çok ayet,hadis ve dua var diyorum...önyargıdan arınmak zordur...böyle durumlardan kurtulmanın en güzel yolu,risale okuyanların dini yaşayışlarına,samimiyetlerine,sadeliklerine,mütevaziliklerine bakmak...bu ahlak Kur an ahlakından başka bir ahlak değil zaten....
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
taharrici
güzel kardeşim Mehmet diri kimseye kuran tefsirini tamamen okuyun ve ya okumayın demiyoruz, demek istediğimiz şu; risale i nurun tefsir etmediği ayetler hakkında(imani meseleler haricinde risalei nurun değinmediği konuları) merak eden arkadaşımız varsa gidip o tefsire bakmalıdır.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
mehmetdiri
taharrici abim,sizin yazınıza cevap olarak yazmamıştım.size ciddi oranda katılıyorum...üstadın etrafındaki abilere baktığımızda çoğunun hafız,fakih ve alim ve özellikle kur an aşığı insanlar olduğunu görürüz..ancak tüm hayatlarını risalelerin neşir ve hizmetine vakfetmişler...sanırım risalelerin vesilelik cihetinden çıkıp maksat olması ve ayet,hadislerin önüne geçiyormuş gibi şeklen görünmesinden rahatsız oluyor ve bu duruma işaret ediyorsunuz..katıldığım konu bu..ancak risaleleri gerçekten anlayan insanlar için risaleler,zaten kur an ve hadislerin zamanımızda nasıl anlaşılacağına dair bize anahtar bilgiler veren imani tefsirlerdir..onun için anlayarak 1 sene okuyan bu zamanın hakikatlı bir alimi olabilir,çünkü ayet ve hadislere zamanımızda nasıl bakılması gerektiğini idrak edebilir.. basit bir örnek siyah iplik beyaz iplikten ayrılmadıkça sabah namazını kılamayız mevzuu..dedem senelerce yanyana iki ipliği koyup mukayese etmekten bahsederdi..dünya öküzün üstünde,öküz başını sallayınca deprem olur...şimdi mecaz ilmin elinden cehlin eline düşünce hakikat olur misaliyle direk bu hadislerin açıklamalarına aşina oluyorsunuz.. bizim gibi üniversite okumuş,bildiğini zannederek enaniyeti artmış insanların hemen bu misallere gülesi gelir..imanı zaafa uğrar.. genellikle toplu okumalarda risale okunmasının sebebi kendini havas zannedenlerin enaniyetine dokunmadan avamiyetlerini üzerlerinden atmak olabilir...o şuura ulaşan kardeşlerimiz zaten risalenin yanında ayet ve hadislerde derinleşmeye mutlaka yöneleceklerdir...yönelmeyenlerin ise yine risale okumalarının elzemiyetinde bir problem yok...çünkü anahtar olmadan kapıyı açıp içeri giremediğiniz gibi bu devrin anlayışında risalelerin mantığını almadan marifet kapısından geçmek gerçekten zor olmaktadır..bunu genellikle yaşayışlara bakarak anlayabiliriz.mesela; hadis ve ayet bilgisi çok yüksek olmasına rağmen ene ve zerre risalesini okumamış bir insanın bu zamanda enaniyetine hakim olması genellikle daha zor olmaktadır...nitekim birkısım ilahiyatçı prof.un namazı doğru düzgün kılmamalarından,ahireti inkar edenlerin içlerinde barınmasından,popüler olma çabalarından ve ciddi itikadi bozukluklarının tezahür etmesinden bunu anlayabiliriz...ancak bunlara rağmen günde birkaç sayfa risale okuyabilen ya da dinleyebilen arkadaşlarımız yaşantı olarak çok samimi ve yaşayan olabiliyorlar...
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
yatağanlı

Bu meseleye dikkat lazım. Eğer risaleler ayet ve hadislerin izahı olduğundan meal, hadis ve fıkıh kitaplarını okumuyoruz diyorsanız çoook yanlış.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Ziyaretçi (doğrulanmadı)
esselamünaleykum amacım ne tenkit ne fitnedir sadece nur cemaatine büyük bir hayranlık duyuyorum ama insanın bir yola başkoyabilmesi için şüphelerinin az olması gerekir.risalei nur bulunmaz bir bilgi kitabıdır insanı derin düşünmeye dinin gereklerini yapmaya teşvik eder ama benim üzüldüğüm bu kitaba bunun dışında tılsımlı bir kutsal kitap gibi bakılıyor kutsallıktan kastım elbet peygamber kitabları değil fakat risale okumak zihni açar derslerde başarı getirir işin rast gider gibi söylemler izlenimler oluyor sonuçta Allahın yada peygamberlerin bahsettiği önerdiği bir kitap değil sadece bilgi ve tefsir kitabı.sabah namazına kalkan bir nurtalebesi namazdan sonra saatlerce risale okuyor çok güzel bişe ama bunu bilgi amaçlı değil bir ibadetmiş gibi yapıyor burda ibadet boyutu sadece hayırlı bilgi öğrenmesidir.ama kalktıgında hiç anlamadan idrak etmeden bir sayfa kuran veya bir yasin okusa kat be kat sevabı var tabiki şahsi olarak okuyodur ama bunu şahsilikten çok umumi olarak aşılanması gerekir islamda farkında olmadan küfre şirke götürecek birçok husus vardır bence iyi birşekilde araştırılmalıdır.hernasıl risaleyi anlamayanlara okudukça anlarsın anlamak için dua et kolayda başla diyorsak kuranıda aynı yollarla anlamaya çalışabiliriz zira risalede bir sihir bir farklılık bir kutsallık aramamalı sadece bir islami bilgi kitabı olarak görmeliyizki bir bilgi tefsir kitabı olarak görsek sanmıyorum defalarca saatlerce sabah ezanı saatlerinde bile okuyalım farklı bir durum var.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Talib-i İlim
Site yöneticilerine ve dahi bütün okurlara kalbi selamlarımı sunarım.Bu olaya bir başka açıdan bakmak isterim.Dileyen dilediği kitabı okusun.Herkes kendi açısından mutlaka bir şeyler söyler.Sonuç olarak kimse kimseyi zorlayamaz.Asıl gözlemlediğim şu ki, ister tefsir okuyalım, ister meal okuyalım, ister islam Tarihi okuyalım, ihtiyaçlarımızı karşılamalı ve bu bilgilerin sosyal hayatımıza ne denli yansıyor oluşu çok önemli. Şu anda benim kişisel gözlemim en büyük ihtiyaçlarımızı kısa kısa yazıyorum: -Randevularımıza sadık kalmak: Şurada buluşacağız dediğimiz zaman bu farz oluyor.Çünkü " ahitlerinizi yerine getiriniz" Ama uygulamada ciddi bir lakaytlık görüyorum. Randevulara sadık kalmak buluşma yeri ve zamanında orada hazır olmayı bırakın bazen bir saatiniz bazen iki saatiniz çalınıyor ve bir özür bile dilenmiyor.Bu bir kul hakkı değilmidir? okuduğumuz kitaplar bize bu şuuru kazandırmalı -borçların gününde ödenmesi: Her türlü maddi manevi haklar, kul hakları...Zaman emek birikim, bunlar hepsi kul hakkına girer. Mesela borçlu bir insan borcunu ödeyesiye kadar lüks yiyememez ve giyemez.Bu caiz değildir.Ödeme imkanı oluştuğu gün ödemeyi ertelerse bu günahtır ve yine kul hakkına girer. -Tembelliğin miskinliğin durağanlığın beceriksizliğin ataletin normalleşmesi ve düşmanların ve zalim insanların her attığı yumrukta oturup gizli hikmetler aranması.İnsanlar oturup nerde hata yaptık, ihmalimiz nedir vb soruları soracağı yerde üstüne tembelliğinde yenilgisinde beceriksizlik ve tembelliğinde hikmetler arıyor.Bazen akla ziyan öyle bakış açıları duyuyoruz ki, bir akıl hemde tefsir okuyan bir akıl bu kadar nasıl karışık olabilir diye düşünmeden edemiyor insan. -Beden dili okuma, sorun çözme, acıları paylaşma: Bir öğrenci odasında hasta ve inim inim inliyor, yan tarafta insanlar kitap okuyor.Bir arkadaşımızın cebinde beş kuruşu kalmamış.Dolmuşa binecek parası yok, yada bursu bitmiş vb problemler var.Bir çok kardeşimiz bu olaya şöyle yaklaşıyor: "insanların dünyası önemli değil, ahireti önemli" Bu yaklaşım biçimini ferasetinize havale ediyorum. Ama Güzel Efendimiz, kuşu ölen bir çocuğun acısını paylaşmıştı, ağlayan bir devenin göz yaşlarını silmişti, mescidi düzenli olarak temizleyen siyahi bir kadının vefatını sonradan öğrendiğinde gidip onun mezarı başında dua etmiş vefa göstermişti, borcunu ödemek için günlerce aynı satte randevu yerinde hazır bulunmuştu.Mezardaki bir eğriliği "göze zararı vardır" diye düzelttirmişti.Hasta bir yahudi çocuğunu ziyarete gitmişti.Yani islamda hayat bir bütün olarak yaşanıyor benim anladığım kadarıyla. -Sohbetlere gidip gelen bir çok kardeşimiz, maddi açıdan bir sıkıntısı olduğunda, ehli dünya diye nitelediği insanlardan borç istiyor.Acılarını ve sevinçlerini sohbetteki kardeşiyle paylaşamıyor.Halbuki sahabeler acılarını ve sevinçlerini paylaşmamışlarmıydı? Burada bir gariplik yok mu? -Çocuk eğitimi ve evlilik hukuku: Bu konulardada ciddi sıkıntılar var.Teorik bilgiler hayatta pratiğe dönüşmediğe sürece kağıttaki mürekkepten ibaret kalır diye düşünüyorum. -Sosyal ilişkilerde, akraba ilişkilerinde, komşu ilişkilerinde insanların maddi ve manevi sıkıntılarına karşı göz kapama görmezden gelme gibi durumlar var. Acıları paylaşma vb konularda ciddi eksiklikler var. -İletişim konusunda sıkıntılar var: Bir insanın dinleme kapasitesi bazen iflas ettirilebiliyor.Uyuyan insan ders dinleyebilir mi? Yada bir bilen size ders anlatırken burnunuzun dibine kadar sokulabiliyor ve ağızdan çıkan kokular bilgilerden önce gelerek burnunuzu ve algılarınızı alt üst edebiliyor. İletişimde geri bildirim alınmıyor.Kişi sadece anlatıp geçiyor.Çoğu zaman sohbet monologtan öteye gitmiyor.Verimli iletişim tekniklerini kullanmak gerekiyor. " SAHABE MESLEĞİ" benim anladığım kadarıyla, hayatın bütün karelerinde islam ahlakını yansıtmaktır. Yoksa teyiplerde çok güzel risale okur, tefsir okur, tarih okur,ilmihal okur, ama amel edemez. Umarım bu gözlemlerimi tenkitçilik ve insanların kusurlarını bulmak olarak telakki etmezsiniz. ALLAH'A EMANET OLALIM.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Kahramanur
''Nur cemaatlerinde niye sadece Risale-i Nur okutuluyor?'' diye soru soruyorsun bende şöyle cevap vereyim. Çünkü risale-i nurda her türlü soruya cevap var.Ben aklıma takılan bi soruyu açıp risale-i nurdan bulup okuyorum bulamazsam eğer, bu sitedeki abilere sorup cevap alıyorum.Kısacası Risale-i nur dünyadaki tüm kitapların toplamı birleşimi gibi.Onları okumak yerine Risale-i nur'u okumak daha mantıklı.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
aslanparcasi85
risalei nur iman hakikatlerini anlatan bir kiataptir.ondan istifade edilir.ama sadece onu okumak dogru degildir.risale her seye yetmez.mesela fikih hadis tefsir gibi meselerde farkli kitaplara muracat edilmeli.tabi ki risalelerde de hadis ve bazi ayetlerin tefsiri var.ama her sey yok.zaten risalelerin amaci imam hakikatleri.bu mesleytle alakali her sey bulunabilir.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Yükleniyor...