Üstad Hazretleri, kızların elli yıl sonraki ahvallerini müşahede ediyor. Bu düşünce hayalden öte hakiki bir sinema mı; hakikaten de oradaki kızların hepsi aynı akıbete mi maruz kalmışlar?
Değerli Kardeşimiz;
Bir manevî hazan mevsimi yaşandığını gösteriyor. Allah demenin suç olduğu bir mevsimde, başka nasıl meyve yetişmesi beklenebilir ki...
Buzların eridiği ve kar çiçeklerinin ser çektiği bir mevsimde durup, o zamanı anlamak çok kolay olmasa gerek.
O dönemi az da olsa anlamak adına aşağıdaki ifadeleri okuyunca, iman ve itikad sahibi üç beş insanın nasıl yetişebildiğine hayret etmek gerekiyor.
"Bu tarihler, Türkiye'de yirmi beş sene devam edecek bir istibdad-ı mutlakın icra-i faaliyetinin ilk seneleri idi. Gizli dinsiz komiteleri, 'İslamî şeairleri birer birer kaldırarak İslam rûhunu yok etmek, Kur'an'ı toplatıp imha etmek' planlarını güdüyorlardı. Buna muvaffak olunamayacağını iblisane düşünerek, 'Otuz sene sonra gelecek neslin kendi eliyle Kur'an'ı imha etmesini intac edecek bir plan yapalım' demişler ve bu planı tatbike koyulmuşlardı. İslamiyeti yok etmek için tarihte görülmemiş bir tahribat ve tecavüzat hüküm sürmüştür."
"Evet, altı yüz sene, belki Abbasiler zamanından beri, yani bin seneden beri Kur'an-ı Hakîmin bir bayraktarı olarak bütün cihana karşı meydan okuyan Türk milletini, bu vatan evlatlarını, İslamiyet'ten uzaklaştırmak ve mahrum bırakmak için, Müslümanlığa ait her türlü bağların koparılmasına çalışılıyor ve bilfiil de muvaffak olunuyordu."
"Bu vakıa cüz'î değil, küllî ve umûmi idi; milyonlarca insanın, husûsan gençlerin ve milyonlar masumların, talebelerin îman ve îtikadlarına dünyevî ve uhrevî felaketlerine taallûk eden çok geniş ve şümûllü bir hadise idi. Ve Kıyamete kadar gelip geçecek Anadolu halkının ebedî hayatlarıyla alakadardı. O zaman ve o senelerde, bin yıllık parlak mazinin delalet ve şehadetiyle, Kur'an'ın bayraktarı olarak en yüksek bir mevki-i muallayı ihraz etmiş bulunan kahraman bir milletin hayatında, İslamiyet ve Kur'an aleyhinde dehşetli tahavvüller ve tahripler yapılıyor ve cihanın en namdar ordusunun bin senelik cihad-ı dîniye ile geçen parlak mazisi ve o mazide medfûn muhterem ecdadı, yeni nesillere ve mektepli talebelere unutturulmaya çalışılıyor; ve mazi ile irtibatları kesilerek birtakım maskeli ve sûreta parlak kelamlarla iğfalatta bulunularak, komünizm rejimine zemin hazırlanıyordu." (1)
İslamiyet'in hakikatinde mevcud maddî-manevî en yüksek terakkî ve medeniyet umdeleri yerine, dinsiz felsefenin bataklığındaki nursuz prensipler, edepsiz edip ve feylesofların fikir ve ideolojileri gizli komünistler, farmasonlar, dinsizler tarafından telkin ediliyor ve çok geniş bir çapta tedrîs ve talime çalışılıyordu. Bilhassa İngiliz, Fransız gibi İslam düşmanlarının İslam âlemini maddeten ve manen yıpratmak, sömürmek emellerinin başında, kahraman Türk milletinin dinî rabıtalardan uzaklaştırılması, örf, âdet, an’ane ve ahlak bakımından tamamen İslamiyet’e zıt bir duruma getirilmek planları vardı ve bu planlar maalesef tatbik sahasına konmuştu.
Ve bu asırda, maddiyyunluk tâunuyla çoklar o dâvâsını kaybediyor. Hattâ bir ehl-i keşif ve tahkik, bir yerde kırk vefiyattan yalnız birkaç tanesi kazandığını sekeratta müşahede etmiş; ötekiler kaybetmişler.
(1) bk. Tarihçe-i Hayat, Barla Hayatı.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Emeği geçen herkeze teşekkürlerimi sunuyorum, verdğiniz cevaplar sayesinde ufkumuz genişliyor Allah hepinizden razı olsun inşallah bu site uzun yıllar bizlerle olur