"Risale-i Nur'un hâlis talebelerinin şifa duasının neticesi olarak, mu'cize gibi birden hârika bir kerametle şifa bulmamı size haber veriyorum." İlaçsız iyileşmek mümkün mü, bu yol herkese açık mı?
Değerli Kardeşimiz;
Peygamberlerin mucizeleri, evliyaların kerametleri hususi bir ana mahsus olup, hayatın umumunda umumi bir kaide olamazlar. Bu âdetullah açısından da mümkün değildir.
Peygamber Efendimiz (asm) açlık çekmiş, hastalanmış, rızık için ticaret yapmış, savaşta yaralanmıştır. Şayet mu’cize bir hayat şekli olsa idi, Allah Habibini bu sıkıntılara hiç sokmazdı. Mu’cizeler, sadece Allah’ın elçisi olduğunu ispat etmek için gösterilen anlık birer harika hâdiselerdir; devamlı değildirler. Bu husus kerametler için de geçerlidir.
Yani doktorsuz, ilaçsız, sadece dua ile şifaya kavuşma düşüncesi, sünnetullah kanunlarına zıttır ve caiz değildir. Nitekim Üstadımızın bazı ilaçları kullandığı da bir vakıadır.
Evliyalık taslayıp apandisi patlayan bir adamı doktora götürmezseniz, helvasını yemeye gelirsiniz. Allah Şâfi ismi hürmetine şifayı sebepler vesilesiyle gönderiyor. Bir insanın bu sebeplere müracaat etmesi, Şâfi ismine müracaat etmesi demektir.
Allah dileseydi hiçbir meyve ve sebzeye ihtiyaç bırakmadan, midemize doğrudan doygunluk hissini sebepsiz yaratabilirdi. Ama öyle yapmıyor, Rezzak ismini tecelli ettirmek, tefekküre ve şükre sevk etmek için kullarına sayısız meyve ve sebzeleri ihsan ediyor. Nasıl yemek yemeden yaşamak ve doymak mümkün değilse, ilaç ve hekime gitmeden de şifa bulmak mümkün değildir, bu bir âdetullahtır.
Cenab-ı Hak bu hikmet dünyasında eşyanın vücuda gelmesini bir takım sebeplere bağlamıştır. Bütün sebepler birer perdedir; o âdi ve basit sebeplerden meydana gelen eşya ise harikadır. Bu kadar harika, san’atlı ve hikmetli eserler elbette ki; “şuursuz sebeplerin, kör tesadüfün ve sağır tabiatın” işi olamaz. Sebepleri de onlardan meydana gelen mükemmel neticeleri de yaratan Allah’tır.
“Allah her şeye kâdir değil mi? Öyle ise ağaca ne lüzum var, meyveyi Allah’tan isteyelim” diyebilir miyiz? Toprak, hava, su ve güneş eşyanın vücuda gelmesinde birer sebeptirler. Birinin olmaması durumunda istenen maksat hâsıl olmaz. Ama o harika neticeler sebeplere verilemez.
Küçük bir ceviz için koca bir ağacı vesile eden Allah, on kilo karpuz için ince bir teli sebep kılmıştır. İkramları sonsuz olan Yüce Allah ağaçları birer meyve fabrikası yapmıştır.
Halık-ı Zülcelâl Hazretleri, ağacı meyveye, arıyı bala, koyunu süte, tavuğu yumurtaya, anne ve babayı da çocuğa vesile kılmıştır. Hz. Âdem’i ana- babasız, Hz. İsa’yı da babasız yaratan sonsuz kudret sahibi Allah, isteseydi ağacı da aradan kaldırır, meyveleri gökten yağdırırdı. Ama bunlarda nice derin sırlar, bilmediğimiz nice hikmetler vardır; asıl maksat ise esma-i ilahiyenin tecellileridir. Ağacın bütün planını çekirdeğe yerleştirmek ayrı bir san’at, çekirdeği açıp ondan ağaç, dal, budak, yaprak, çiçek ve meyve yaratmak ayrı san’attır. Burada hikmet hâkim olduğundan nimetler sebepler vasıtasıyla bize ulaşıyor. Ekmeden biçmek, çalışmadan yemek, ağaç dikmeden meyve elde etmek mümkün değildir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
"Kerametvari şifalar ya da ıstırar anındaki dermanlar, hasaisten olup umuma teşmil edilemez." demek istemiştik...