"Risale-i Nur’un yeni hurufa bir fetvası olup şakirtleri de o kolay yazıyı tercih etmeye sebep olur." O halde Latinceye neden hâlâ yasak diyorlar?
Değerli Kardeşimiz;
Bu mektubtaki bazı ince noktaları göz ardı etmemek icâb eder. Mesela;
"Aziz, sıddık kardeşlerim! Sizin bu defa neş’eli güzel mektublarınız, Risale-i Nur’un serbestiyeti ve matbaa kapısıyla intişârı hakkında beni çok mesrur eyledi. Ve kahraman Tahirî’nin yine bu ehemmiyetli işde çalışması için buraya gelmesi, beni şiddetle dünyaya bakmağa sevketti. Kalben dedim: Madem kardeşlerim bu derece istiyorlar, çaresini arayacağız. Gecede kalbime geldi ki: İki ehemmiyetli sebebden, inayet-i İlahiye tam serbestiyet ve eski harflerle tamamını tab’etmek tam müsaade etmiyor: (Buraya kadar ki yazıda Üstâdımız yeni hurufa müsâade çaresini bulmak lazım geldiğini izâh ederken)
"Birinci sebeb: İmam-ı Ali’nin (R.A.) işaret ettiği gibi, perde altında her müştak, kendi kalemi ile veyahut başka kalemi çalıştırmasıyla büyük bir ibadet ve âhirette şehidlerin kanıyla racihane muvazene edilen mürekkep ile mücahede hükmündeki kitabetle envâr-ı imanı neşretmektir. Eğer tab’edilse, herkes kolayca elde ettiği için, kemal-i merakla ona çalışamaz, bilfiil neşrine hizmet vazifesini kaybeder.
"İkinci sebeb: Risale-i Nur’un mühim bir vazifesi, âlem-i İslâmın ekseriyet-i mutlakasının yazısı ve hattı olan huruf-u Arabiyeyi muhafaza etmek olduğundan, (Altta devam eden 'Şimdiye kadar' ifadesiyle iki farklı dönemden ve ilk dönemde eski huruf ile yazıya iki mühim sebebe binâen devam edildiğinden bahsedıyor) tab’ yoluyla işe girişilse, şimdi ekser halk yalnız yeni hurufu bildikleri için, en çok risaleleri yeni hurufla tab’etmek lâzım gelecek. Bu ise Risale-i Nur’un yeni hurufa bir fetvası olup, şakirdleri de o kolay yazıyı tercih etmeğe sebeb olur. Onun için şimdiye kadar pek çok müstehâk ve lâyık iken, Risale-i Nur’a serbestiyet verilmemişti. Lillahilhamd şimdi hakikatlarının kuvvetiyle serbestiyeti kazandı. Hattâ eski harfle tab’ yasak iken, Âyet-ül Kübra’yı bize teslim ettirip, bir keramet-i ekber gösterdi.
(Buraya kadar da ekser halkın şimdi yalnız yeni hurufu bildikleri için yeni harflerle Nurun yazılmasının zaruretini ve ona bir fetva olduğunu, hem kader-i ilahi bu sebeple nurun yeni huruf ile tab’ına belli bir vakte kadar müsâade etmeyip o vakit aşıldıktan ve hikmeti yeni hurufu iktizâ ettiğinden müsâade ediyor olduğunu anlıyoruz.)
"Biz şimdi gayet mühim ve herkese lâzım Meyve ile Hüccetullah-il Baliğa’yı ikisi bir cild olarak yeni hurufla tab’etmek için Tahirî ile İstanbul’a gönderdim. Yalnız Meyve’nin Onuncu ve Onbirinci Mes’elelerini vakit bulamayıp tashihsiz ona verdim. Şayet tab’edilse, o iki mes’eleyi tam tashih edip ona gönderirsiniz."
"Hem o iki risale; dâhilde, ya hariçte, aşikâre veya gizli, İstanbul’da veya dışarıda eski harflerle tab’etmek lâzımdır."(1)
Bu izâhlardan sonra, sualinizin cevabını biz de merak ediyoruz. Asıl cevabını ise Risalelerin Latince yazılmasına karşı olan yazıcı abilerimize sormak daha münasip bir cevabı netice verecektir.
(1) bk. Emirdağ Lahikası-I, 49. Mektup.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Risale-i Nurların Latince basılması meselesi üzerine bir muhaveredir. Evvela harf devrimi ile alakalı kısaca malumat verelim: Türkiyede 1 Kasım 1928 yılında resmi olarak Latince huruf kanunen yürürlüğe girdi. Devlet dairelerinde bulunan kayıtlar, talimatnameler, zabıtlar vs. gibi evrakların Latinceye dönmesi 1930 haziranına kadar sürdü. Fakat ilgili kanunun 4. maddesi gereği açık ifade ile (orijinal ifade: -hususi, resmi bilcümle mevkut, gayrı mevkut [süreli, süresiz] gazete, risale ve mecmuaların Türk harfleriyle basılması ve yazılması mecburidir.) kanunun 1928 yılında resmi gazete ile yürürlüğe girmesi ile yazılacak kitapların Osmanlıca basılması yasaklanmıştır. Ve kanunun; 2. ve 5. maddeleri Latin harflerini zorunlu kılmakla, 9. maddesi eskimez hafleri yasaklamakla 4. maddeyi açık destekler niteliktedir (9. maddedeki ifade: Eski harflerle matbu kitaplarla tedrisat icrası memnudur [yasaktır].). 1929 da Arapça ve farsça derslerin kaldırılması ile, 1930 da imam-hatip mekteplerinin kaldırılması ile ve 1933 te İlahiyat Fakültesinin kapatılması ile yaklaşık 40 sene eskimez yazı ile resmi ve yasal olarak eğitim yapılmadı ve müfredata konulmadı. Görüldüğü gibi matbaalarda eskimez huruf ile neşir, üstadımızın vefat tarihini de kapsayan bir şüreçle kanunen yasaklanmıştır. O halde Risale-i Nurun Üstadımız hayatta iken matbaalarda basılması Latince basıldığını gösterir. Şimdi Risale-i Nurun matbaalarda basılmasına ilişkin Risalelerden numunelere bakalım. Ankara'da, Risale-i Nur matbaalarda binlerce basılıyormuş. Bu en büyük bayramımızdır. Bu bayram, bütün dünyadaki din kardeşlerimizin bayramıdır. Bunun için başta siz Üstadımız ve bütün Risale-i Nur talebelerini tebrik ederiz. (Hanımlar Rehberi) Risale-i Nur, te'lifinden yirmi sene sonra, teksir makinesi ile neşredilmiş ve otuz beş sene sonra da matbaalarda basılmaya başlanmıştır. (Tarihçe-i Hayat) Bu, dünya çapındaki büyük şerefe ve en muazzam İslâmî hizmete, ancak yeni hükûmet mazhar olabilmiş; ve büyük bir anlayış göstererek, Risale-i Nurun matbaalarda 1956 senesinde basılmasına sebep olmakla, Millet-i İslamiyenin büyük bir teveccühünü kazanmakla, kuvvetini çok fazla arttırmak muvaffakıyetini elde etmiştir. (Tarihçe-i Hayat) Âlem-i İslâmın, bu mübarek vatanın ahalisine karşı pek şiddetli itiraz ve ittihamlarını izale etmek için matbuat lisaniyle konuşmak lâzım gelmiş, diye kalbime ihtar edildi. (Hâşiye 1) (Hâşiye 1): İşte bu hakikat, Risale-i Nurun -bu mektubun yazılışından on sene sonra- Ankara'da matbaalarda tabedilmesiyle tahakkuk etmiştir. (Tarihçe-i Hayat) Ehl-i vukufun mezkûr raporuna istinaden Afyon Mahkemesi, Haziran 1956 tarihinde, ittifakla Nurların beraetına ve serbestiyetine karar verdi. Karar kat'ileşti. Artık bu tarihten sonra, merkez-i hükûmette, Risale-i Nur Mecmuaları matbaalarda tab'edilmeye başladı. (Tarihçe-i Hayat) Sonunda Cenab-ı Hak siz Üstadımızı muhafaza etti; dinsizler yıkıldılar. Müslümanlığı yok etmeğe kasdedenler müzmahil oldular. Siz Üstadımız ise, dinî hizmetinizde muzaffer oldunuz. Milletimizi dinsizlerin zararından kurtardınız, zaferler kazandınız. Müslümanların mes'ud günler geçirmesine sebeb oldunuz. Bu sayede dinî istiklaliyetimize, dinî hürriyetimize kavuştuk. Risale-i Nur matbaalarda çok çok basılmağa başladı, biz kadınlar çok mesrur olduk. Nurlarımızı basılmış görünce, yeniden dünyaya gelmişçesine sevinçler içerisinde kaldık. Bize binlerce beşibirlikler, altunlar, elmaslar verselerdi, ipekten, atlastan elbiseler dağıtsalardı; bizi bu derece memnun edemezlerdi. Risale-i Nur'u bastırmak, dine, imana en birinci, en büyük hizmettir. (Hanımlar Rehberi)
esselamü aleyküm. Üstad: "......Gecede kalbime geldi ki: İki ehemmiyetli sebebden, inayet-i İlahiye tam serbestiyet ve eski harflerle tamamını tabetmek tam müsaade etmiyor: " demiş. Burada Yeni harf ibaresi var mı. Eski harflerle bile tamamını tab etmek tam müsaade etmiyorsa. bundan yeni karflerle tabedilebilir manası mı çıkarıyorsunuz?(Biz böyle anlamıyoruz) shakird kardeşe cevap: Aynı sayfada Latince ve Osmanlıca yazılıması umuma şamil değil Osmanlıcayı yeni öğrenenler içindir. ders ve mütalaalar olsun yazılar olsun Osmanlıca olarak yapılıyor. Hizmetin aslını, esasını bozmak değiştirmek söz konusu mu? (Hayır)
Buna bir içtihad farkı desek daha doğru olur.
Elbette ki değildir. Ne Latincenin ne de Osmanlıcanın terkine fetva olabilir.
Kardeşim nesih mensuh diye bir kavram var. Ki Kur'an ayetlerinde bile Allah önce verdiği bir hükmü ya bir hikmete ya bir maslahata ya da bir zarurete binaen kaldırabiliyor ve buna nesih mensuh deniliyor.
Üstadımız bir dönem haklı olarak Latin harflerine direniyor sonra bakıyor ki ülkede hatt-ı Kuran bilen kalmıyor. Dolayısı ile Risale-i Nurların imana dair hakikatlerinin hatırı için ya da hatt-ı Kur'an dan daha önemli gördüğü için Latin harflerine izin vermek zorunda kalıyor. Çünkü toplumun imansızlaşma riski var. Böyle büyük bir risk karşısında ondan daha küçük bir risk feda edilir.
Hatt-ı Kur'anla yazılan Risale-i Nurdan belli bir zümre istifade eder ama Latince Risale-i Nurdan koca bir millet istifade eder ve etmektedir. Ayrıca bu gibi zaruri durumlara fıkıhta umum-i belva denir. Altını üstünü düşünmeden bağnaz bir şekilde illede budur demeyi yanlış görüyoruz. Yani bunun neresi anlaşılmıyor hayret.
Insanlarin ekseriyetinin islam harflerini anlayamadiklarini ileri surerek sizler neden hizmet icerisinde islam hurufuyla eserleri mutaala etmiyorsunuz? Yoksa sizde mi insanlarin ekseriyeti icerisindesiniz? Risale-i nura talebe olmanin sarti olan Risale-i nuru yazmak ve yazdirmak davanizin neden onem arz eder bir parcasi degil? Kulliyati defalarca latince okumus olmalarinin gururlarini tasiyanlar islam harfleri ile bir eseri okumak ve yazmak amacini gozetlemelidir. Gerekce olarak insanlarin islam hurufunu bilmiyor olmasi ileri surulemez. Zaruret durumunda dahi ustadin belli basli eserlere musadesi var iken okullarda dahi osmanlicanin yaygin oldugu ve devlet eliyle ders verildigi bir donemde hizmetlere latince merkezli devam etmek Risale-i Nura muhalif bir tutum olacaktir. 18.lema, yazi mektubu, Emirdağ lahikasi ve Kastamonu lahikalari ifadelerimize birer delildir.