Risalelere, neden kusursuzmuş gibi, vahiyle inmiş gibi önemle bakıyorsunuz? Müellif peygamber de değil ki hatasız olsun...
Değerli Kardeşimiz;
Risale-i Nur'a olan ilgi ve hürmeti maddeler halinde zikredelim:
Birincisi: Risale-i Nurlar kendi başına kıymetli değildir, değer ve kıymetini Kur’an’a güzel bir tefsir ve vesile olmasına borçludur. Yani Risale-i Nurlar, Kur’an’a şeffaf bir aynadır, ona bakan Kur’an’ın güzelliklerine ve meziyetlerine intikal eder. Bu sebeple çok hürmet ediliyor.
İkincisi: Risale-i Nurlar, bu asrın hastalıklarına Kur’an eczanesinden şifalı ve tesirli ilaçları takdim eden bir eczacı gibidir. Asrın bütün sorunlarını iyi tahlil edip, güzel bir reçete sunabilen yegane Kur’an tefsiridir. Çok insanlar manevi hastalıklarını bu ilaçlarla tedavi ediyor. Elbette böyle bir eczacıya ilgisiz kalmak düşünülemez.
Üçüncüsü: Risale-i Nurlar en derin ve dağınık imani konuları temsil ve kıyas yolu ile toplayıp, yüzeysel hale getirerek en avamın da istifadesine takdim ediyor. Eskide havassa mahsus imani konular, en cahil ve avam insanların idrakine uyarlanmış. Elbette böyle bir tefsir insanlar nazarında geçer akçe olacaktır.
Dördüncüsü: Risale-i Nurlar müspet hareket etmeyi ve insanlara şefkatli yaklaşmayı kendine önemli iki prensip olarak kabul etmiştir. Bu sebeple İslam ve iman hakikatleri Risale-i Nur talebelerinin elinde daha parlak ve kuvvetli duruyor. İtici değil, çekici; dağıtan değil, toplayan bir meziyeti var Risale-i Nurların.
Beşincisi: Risale-i Nurları Kur’an ve vahiy ile mukayese etmek, gerçekten çok acıklı ve tutarsız bir iftiradır. Risale-i Nurların her yerinde Kur’an ve peygamber hakikati izah edilip ispat edilirken, onlarla kıyas edilmesi görülmemiş bir çelişki, acaip bir bakış açısıdır. Ya da tamamen yüzeyselliğin ve önyargının mahsulüdür.
İlave bilgi için tıklayınız:
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Sesim yetişse bütün küre-i arza bağırarak derim ki:
وَمَامَدَحْتُ مُحَمَّدًا بِمَقَالَتِى - وَلٰكِنْ مَدَحْتُ مَقَالَتِى بِمُحَمَّدٍ *Sözler güzeldirler, hakikattirler. Fakat benim değildirler; Kur’ân-ı Kerîmin hakaikinden telemmu’ etmiş şualardır.
düsturuyla derim ki:
وَمَامَدَحْتُ الْقُرْاٰنَ بِكَلِمَاتِى - وَلٰكِنْ مَدَحْتُ كَلِمَاتِى بِالْقُرْاٰنِYani, “Kur’ân’ın hakaik-i i’câzını ben güzelleştiremedim, güzel gösteremedim. Belki Kur’ân’ın güzel hakikatleri benim tabiratlarımı da güzelleştirdi, ulvîleştirdi.”
Madem böyledir; hakaik-i Kur’ân’ın güzelliği namına, Sözler namındaki âyinelerinin güzelliklerini ve o âyinedarlığa terettüp eden inâyât-ı İlâhiyeyi izhar etmek, makbul bir tahdis-i nimettir.
*“Ben sözlerimle Muhammed’i (a. s.m.) övmüş olmadım; aslında sözlerimi Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmla övmüş ve güzelleştirmiş oldum.”