Said Nursi Hazretlerinin hocası kimdir ve hocasının hocası, yani silsilesi nedir? Âlim olmak için seyit olmak şart mı?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Dine hizmet için ille de Ehl-i beyte mensubiyet şartı yoktur. Çünkü kişinin, hangi ırka ve kabileye mensubiyeti, Allah tarafından takdir edilmektedir.

Ayrıca, ehl-i beyte mensup olup, hizmet ifa edenler olduğu gibi; aynı mensubiyet içerisinde olup da, maazallah sapanlar ve dalalete düşenler de vardır.

Allah hidayeti; ırka, cinse, kabileye, coğrafyaya ve belli bir zamana tahsis etmez. Hidayet umumi bir nimettir ve kimsenin tasarrufunda değildir. Resul-ü Kibriya (asm)'ın kendi öz amcası Ebu Talibe, hidayet noktasında vesile olamaması da buna delildir.

Sahabelerden itibaren, zamanımıza kadar, bu dine hizmet edenler, sadece Ehl-i beyt mensupları değildir. Ancak, onlar bu hizmetin, Resul-ü Kibriya (asm) cihetiyle bidayeti ve kıvamı olmuşlardır.

Sualin üslubu; bu yüksek meseleyi, çok basite ve hafife alma makamında görünüyor.

Din, Allah’tan başka hiç kimsenin, merciiyyet noktasında kullanım sahası değildir.

Hidayet mevzuu ve dine hizmet, sadece ve sadece Ehl-i beyte münhasır olsa idi, Allah’ın Resulü (asm) kendisinden sonra, yerine akrabalarından birini tercih ve tensip ederdi. Böyle olmayıp da, seçimle hazreti Ebu Bekir (r.a.)’ın ümmetin başına geçmesi, bir muradı ilahi olup, hizmetin her liyakatli insana nasip olabileceğinin delilidir.

Resul-ü Kibriya (asm)'ın, iki çeşit ÂL’i vardır.

1. Maddî ve nesebi ÂL.

2. Manevî ÂL’dir.

Her iki ÂL’e mensup vasıflı ve mühim insanlar, bu dine hizmet etmişlerdir.

İslamiyet’e hizmet ifa eden ve neseben Resul-ü Kibriya (asm)'ya dayanan silsileye, maddî ÂL denir. Neseben Resul-ü Kibriya (asm)'ya dayanmayan, ancak bu dine hizmet ifa eden mühim zevata da, manevî ÂL denir.

Manevî ÂL'den olup, bu dine ciddi manada hizmet ifa eden zevat; maddî ÂL’den olup hizmet ifa etmeyen veya edemeyen insanlardan üstündür. Çünkü Allah indinde üstünlük takva ve ihlas iledir.

Sadece nesep bağı ile Resullullah (asm)’a irtibatlı olanların yakınlığı, et ile kandır. Hizmet ifa eden ve kan bağı olmayan, manevî ÂL’e mensup olanların yakınlığı ise,ruh ile candır.

Muazzez Üstadımıza gelince, bizlerin fazla bir şey söylemesi zaid olur. Çünkü Üstadımız'ın maddî ve fiziki şahsiyet ve mensubiyetinden ziyade, vesile olduğu hizmetine, davasına ve telif ettiği şaheser olan Külliyat'a bakılmalıdır.

İnsan vesilelerde boğulmamalıdır. Çünkü neticeler mühimdir. Faraza Muazzez Üstadımız; bilinmeyen, tanınmayan ve gariban bir kabileye bile dâhil olsa; bizim onun eserlerinden istifademize mani olamaz. Bizler Risale-i Nur Külliyatı'ndaki hakikatlere bakar ve istifade ederiz. Çünkü şeref, haysiyet, kıymet, fazilet ve değer, etten ve kandan değil; iman, ihlas, takva ve ilimden gelir. Külliyat ise; bu hakikatleri ifade ve ifaze etmekle, bütün insanlığa faydalı olan, hakikatli bir Kur'an tefsiridir.

Kaldı ki, Üstadımız'ın Ehl-i beyte ve o silsileye mensubiyeti vardır. Şeceresi mevcuttur. Hocaları, başta İmam-ı Ali (r.a.) olmakla beraber, en son Mevlana Halit-i Bağdadi’ye kadar olan bütün zevatı muhteremdir. Hem baba hem de anne tarafından zülcenaheyn olarak Ehl-i beyte mensuptur. Bu hususta Sikke-i Tasdiki Gaybi eserini, Birinci Şua’yı, Barla Lahikası'nı, Hazreti Ali (r.a)’nın Celcelutiye isimli eserini, İmam-ı Rabbani'nin Mektubat'ını, Futuhul Gayb isimli eseri, Abdulkadir Geylani'nin istihraçlarını, hasseten Resul-ü Kibriya (asm)'ın ahir zamanla alakalı hadislerini dikkatle ve itinayla mütalaa etmenizi tavsiye ederiz.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

şefkat
alim olmak için seyyid olma şartı yoktur ama seyyid olmak için alimolma şartı vardır.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.

BENZER SORULAR

Yükleniyor...