"Şeâir-i İslâmiyeye ve siyaset-i İslâmiyeye darbe vuran... Dehşetli cemaatler on iki, on üç, on dört, on altı tarihlerinde aynı tokatları yediler..." Günümüz hâdiseleri açısından tahlil eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Şeair-i İslamiyeyi yok etmeye çalışanlar, ister Müslüman olsun isterse olmasın, cezasını hem bu dünyada hem de ahirette görecektir.
Allah, âdetullah muktezası olarak bu suçun cezasını muvafık semavî ve kaderî tokatlarıyla her dönemde indirir. Üstad Hazretleri burada bundan bahsediyor.
Bu açıdan meseleyi müşahhaslaştırmak yerine, bundan ders almak ve bu nevi hatalara düşmemek gerekir.
Diğer taraftan, her insanın hatayı, şerri, musibeti ve sıkıntıları kendinden, lütuf, hayır ve muvaffakiyetleri de Allah'tan bilmesi İslam'ın bir emridir ve Müslümanlığın en mühim esasıdır. Nitekim bir ayette mealen şöyle buyurulur:
“Sana bir güzellik isabet ederse bu Allah’tandır, bir kötülük isabet ederse o da nefsindendir.” (Nisa Suresi, 4/79)
Bizden bir iyilik sudur ettiğinde kendimizi suyun çıktığı toprak yahut ışığın aksettiği ayna gibi görmeliyiz. “Toprak suyu yapmadığı gibi ben de bu iyiliğin hakiki faili değilim. Veya ışık aynanın malı olmadığı gibi, bu kemalat da benim değil” demeliyiz. Ancak, o iyiliğe mazhar olduğumuz için de Rabbimize şükretmeliyiz. Her kimde bir meziyet, güzellik ve kemal varsa, İlahî birer ihsandır, ikramdır.
Arıyı bal yapabilecek şekilde terbiye eden, ipek böceğini ipek dokuyabilecek fıtratta yaratan, ağacı meyve verecek hilkatte tanzim eden Allah, insanı da hayırlı işler yapabilecek bir istidatta yaratmıştır. Arı balıyla, ağaç meyvesiyle, tavuk yumurtasıyla, sığır sütüyle iftihar edemeyeceği gibi, en mükemmel bir istidatta ve hayırlı işler yapabilecek bir fıtratta yaratılan insan da meziyetleriyle iftihar edemez, iyilikleriyle gururlanamaz. Zira “İnsanın yaptığı kemalât ve iyiliklerde hakkı yoktur; mülkü değildir, onlara güvenemez.” (Mesnevi-i Nuriye)
Aynalarda tecelli eden ışık, güneşten geldiği gibi, insandaki her güzellik de Allah’tan gelmektedir. İnsana düşen meziyetleriyle ve iyilikleriyle gururlanmak değil, o nimetlerden dolayı Rabbine şükretmektir. İnsana yakışan şöhret değil, tevazudur, kendini methetmek değil, istiğfardır.
Buna göre, başımıza gelen felaketlerin sebebi olarak kendimizi görmek ve bir nefis muhasebesi yapmak gerekir...
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
GENİŞ VE KÜÇÜK DAİRE İLE,İNEN TOKATLAR KISMI İZAH EDERMİSİNİZ
Küçük daire: İslama darbe vuran reislerin teker teker ve hususi bir belaya maruz kalmasını ifade ediyor. Mesela Stalin yapmış olduğu büyük zulüm ve tahribatlara mukabil hususi ve şahsına özel bir belaya maruz kalmasını bekliyor Üstadımız.
Geniş ve büyük daire: Tokat ve ceza şahsi ve özel değil genel ve büyük oluyor.
İnen tokat ise: İkinci dünya savaşıdır. Ve İslama darbe vuran bütün devletleri ve reislerini tokatlıyor. İnsanlık tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir harptir ikinci dünya savaşı.
1939 da İslam deccali ölüyor büyük deccallerden olan Stalin gibi zalimlerde ikinci dünya savaşı ile belasını buluyorlar.