"Selefin zevklerine giden çok kelimatı veya hikâyâtı veya hayâlâtı veya maânî, ihtiyar ve ziynetsiz olduklarından, halefin heves-i şebabanelerine tevafuk etmediklerinden, meyl-i teceddüde ve fikr-i icada ve cür’et-i tağyire sebep olmuşlardır." İzah?
Değerli Kardeşimiz;
"Selefin zevklerine giden çok kelimatı veya hikâyâtı veya hayâlâtı veya maânî, ihtiyar ve ziynetsiz olduklarından, halefin heves-i şebabanelerine tevafuk etmediklerinden, meyl-i teceddüde ve fikr-i icada ve cür'et-i tağyire sebep olmuşlardır. Bu kaide, lügatta gibi, hayalât ve maânî ve hikâyatta dahi cereyan eder. Öyleyse, her şeye zahire göre hükmetmemek gerektir. Muhakkikin şe'ni, gavvas olmak, zamanın tesiratından tecerrüd etmek, mazinin a'mâkına girmek, mantığın terazisiyle tartmak, her şeyin menbaını bulmaktır."(1)
Sahabe, tâbiîn ve tebe-i tabiin döneminde kullanılan ve zevk edilen kelimeler, hikayeler, hayaller ve manalar, daha sonra gelen nesillerce eski ve sade görüldükleri için bir de “güncel değiller” bahanesi ile değiştirilmeye ve saptırılmaya çalışılmış.
Bu değiştirme ve saptırma işlemi kelimeler üzerinde yapıldığı gibi Asr-ı saadetin özünü ve ruhunu ifade eden mana, hayal ve hikayelerde de aynen yapılmış.
Mesela, Asr-ı saadet'te kullanılan bir kelimenin çağrıştırdığı anlam ve içerik, daha sonraki nesillerde değişti. Başka anlamlara, başka fikirlere kaydı. Doğal olarak kelimeler, hikaye ve hayaller anlam göçü yaşadı.
Bu durumda selefi iyi ve sağlıklı anlayabilmek için, içinde yaşadığımız çağın anlayışından ve kültürel kodlarından sıyrılmamız gerekiyor. Çünkü kelimeler ve hikayeler eski zamanın ruhunu tam yansıtmıyor.
Ehli tahkik kişiler, bir dalgıç gibi, yaşadığı zamanın etkisinden sıyrılıp, mazinin derinliğine girip, mantığın terazisiyle tartıp her şeyin kaynağını ve özünü bulmalıdır. Asr-ı saadet ancak böyle anlaşılabilir.
(1) bk. Muhakemat, Birinci Makale, Beşinci Mukaddime.
İlgili ders videosu için tıklayınız:
Prof. Dr. Şadi Eren, Muhakemat Dersleri (6.Bölüm)
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü