"Sen, o vaziyetleri çok cihetle ve çok manevî sinemalarla görebilir ve girebilirsin..." Manevî sinema hakkında malumat verir misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Hakikat noktasında yokluk diye bir şey yoktur. Bu sebeple varlık sahasına çıkan her şey; İmam-ı Mübin denilen İlm-i İlahiden çıkıp geliyor. Yani maddî vücuda intikal etmeden önce, her şey ilmî bir vücut ile sabittiler. Allah, ezelî ilmindeki bu varlıklara maddî bir vücut tayin edip, varlık sahasına intikal ettiriyor. Bu varlıklar maddî âlemde manasını ifade ettikten sonra, ölüm vasıtası ile fani vücutlarını bırakıp, manevî ve ilmî varlıklarını, varlığın değişik boyutlarına taşıyorlar. Üstad Hazretleri bu boyutlardan bazılarını burada zikrediyor. Bunlar ilm-i İlahi, onun en azamî tecellisi olan Levh-i Mahfuz, misal âlemindeki yansımalar, insanların hafızaları, zamanın da bir hakikati olan Levh-i Mahv-ı İsbat gibi boyutlardır. Bunlardan hepsinde varlığın bir bir yansıması mevcuttur.
Hatta Allah’ın ilmindeki varlıklar, maddî varlık boyutundan daha sağlam ve daha rasihtir. Bu sebeple varlıklar maddî varlıklarını kaybetmekle yokluğa gitmiş olmuyorlar, sadece boyut değiştiriyorlar. İnsanın ruhu ve bazı latifeleri, maddî kayıtlardan azade olmasından dolayı, bu varlık boyutları ile irtibat ve alaka kurabiliyor. Ruh ve bazı latifeler, zaman ve mekân kayıtlarının üstüne çıkıp, o varlık boyutlarında dolaşırken, o geçmiş varlıkları da müşahede edip seyrediyor.
Meselâ; nuraniyet ve letafet kazanmış bir ruh, zamanın üstüne çıkıp, eski zamanda vuku bulmuş, Bedir Savaşı'nı müşahede edebilir. Ama seyrettiği o vak’a maddî değil, başka bir boyuttur. Bu sebeple zaman tüneli gibi, bir ham hayal nazarı ile bakılmamalıdır.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü