Üstadımız bazı talebelerinin kendi yerinde şehid olduklarını ifade ediyor. Halbuki gerek Kur'an'da gerek Nurlarda ecelin tegayyür etmediği yazıyor. Üstadımız bu sözü hangi makamda söylemiştir?
Değerli Kardeşimiz;
O talebelerin Üstad Hazretleri yerine şehit olması da zaten kaderdir. Allah’ın ezelî ilminde ve bu ilmin tecelli ettiği, her şeyin son şeklini aldığı Levh-i Mahfuzda hiç bir değişme ve zerre kadar bir şaşma olmaz. Her şey bütün şartları ve neticeleri ile bu kaderde yazılıdır. Yani o talebenin dua edip Üstad Hazretleri yerine şehit olacağı kaderde yazılı idi. Dolayısı ile "Ecel tektir, değişmez!.." hükmü değişmiyor ki bir tezat teşkil etsin.
Levh-i Mahv-İspat, askıda duran bir kader levhasıdır. Yani verilen hükümler şarta bağlandığı için, şart tahakkuk etmeden hüküm de tahakkuk etmiyor. Mesela, Allah bir insan hakkında bir hüküm olarak diyor ki; "Sigara ve alkol almazsa yetmiş yıl ömür verilecek" ama o insan bu şarta riayet etmediği için, bu şartlı hüküm düşüyor ve o da elli yıl yaşıyor. O talebenin duası ve neticesinde şehit olması kaderin bu alt birimine dâhil olabilir.
Ayrıca Levh-i Mahv ve İsbat dediğimiz levhada, şartların yerine gelip gelmediği de kontrol edilmektedir; yani bir adamın başına gelecek şeylerin tayin ve tespiti Levh-i Mahv ve İsbat'ta tahakkuk eder.
Levh-i Mahv-İspat yazar bozar bir kader tahtası hükmünde olduğu için, nihai hükümler burada nadiren bulunur. Ama Levh-i Mahfuz her şeyin nihai durumunu içene alan ve her şeyi istisnasız kuşatan bir kader levhasıdır. Burada asla bir değişme -hâşâ- Allah’ın ezelî ilmine bir cehil vermek manasını taşır. Zira ezelî ilimde bir değişme asla mümkün ve caiz değildir.
İlm-i İlâhî'nin değişmesi muhaldir. Ezelden ebede kadar olmuş ve olacak bütün hâdiseler gibi, atâ kanununun tatbikatı da o ilmin şümûlündedir. Bu kader değişmez. Değişiklikler sabit ve derin olan Levh-i Mahfûz'un daire-i mümkinatta bir defteri ve yazar-bozar tahtası hükmündeki Levh-i Mahv ve isbat'ta olmaktadır. Önce takdir edilen nice cezalar, daha sonra tevbe vesilesiyle ve atâ kanunu ile affedilmekte, Levh-i Mahv ve İsbat'tan silinmekte ve kaza edilmemektedir. Nitekim bir âyet-i kerimede şöyle buyurulmaktadır:
"Allah dilediği şeyi mahveder ve dilediğini isbat eder. Nezdinde kitabın aslı olan Levh-i Mahfuz vardır."(Ra'd Suresi, 13/39)
Üstad Hazretleri, zamanın hakikati, Levh-i Mahv ve İsbat'tır, diyor. Yani, zaman ve mekân denilen şey, eşyanın gayb âleminden, yani Allah’ın ezelî ilminden çıkıp, şehadet ve varlık âlemine girip, orada görünüp vazifesini bitirdikten sonra, zahirî cisimlerini bırakıp, tekrar Allah’ın ilmine gitmesinden ibarettir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü