"Şimdiye kadar şems-i İslamiyet sehab-ı muzlim-i istibdad ile ve onun neticesi olan su-i ahlak ve zaaf-ı diyanetle mestur ve münkesif ve makes olan..." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Şimdiye kadar şems-i İslamiyet sehab-ı muzlim-i istibdat ile ve onun neticesi olan su-i ahlak ve zaaf-ı diyanetle mestur-i münkesif ve makes olan kamer-i medeniyet, haylulet-i cehalet ve vahşet ile münhasıf olduğundan, haşa, din-i İslam müsaid-i istibdat ve atalet olduğuna dair bazıları için bir zann-ı batıl hasıl olmuştur..." (Asar-ı Bediiyye, Makale-5: MEBUSANA HİTABI)
Baskıcı yönetimler ve yönetimin neticesi olan kötü ahlak ve dine bağlılıktaki zafiyet şimdiye kadar İslam güneşinin önünde kara bir bulut gibi durarak gölgelemişler.
Cehalet ve vahşetin araya girmesi ile medeniyet Müslümanlara kapalı kalmış ve bazı insanların zihninde İslam ancak tembellik ve baskıcı rejimler üreten bir din imajı oluşmuş. Oysa bu zan ve bakış açısı batıldır.
"...اَلْحِكْمَةُ ضَالَّةٌ الْمُؤْمِنِ اَخَذَهَا اَيْنَمَا وَجَدَهَا (x) bir şeriatta esas olsa, acaba ne senetle, ne suretle mâni-i terakki olur. Siz de meşrûtiyeti 'meşrûiyet' unvanı ile tavsif ve telâkki ve telkin ediniz; ta ki o batılı tekzip edesiniz. Yoksa, başka vicdanî dinlere kıyasen, şeriatı siyasetten tecritle o zann-ı batılı tasdik etmeyiniz..." (bk. age.)
(X) "Hikmet mü’minin yitik malıdır; nerede bulsa alır." (Tirmizî, Kitabü’l-İlim: 19)
Fenni, hikmeti ve medeniyeti Müminin yitik bir malı telakki eden bir din, nasıl olurda terakkiye ve gelişime engel oluyor denilebilir. Müslümanlar meşrûtiyeti ve demokrasiyi şeriat adına kabul edip telkin etmeliler ki terakki önünde dağ gibi duran istibdat yani tek adam rejimlerini dinin bir parçası gibi telakki etmesinler ve o batıl zannı tasdik etmiş olmasınlar.
"Zira, dinimiz nasıl ki manevi ve vicdanî ve uhrevi ve naklîdir; maddi ve siyasi ve aklî ve meaşı tanzim ve temin ediyor."
"Bazı Avrupa muhakkikleri demişlerdir ki: 'Bazı aktârdaki insanların daire-i medeniyete duhullerine vasıta-i yegâne İslamiyettir.' Müslümanların lâhm u demlerine karışmış olan din-i İslâm, onların hissiyat ve efkârında müessir ve vicdanlarında sultan-ı mutâ olduğundan şimdi esas-ı terakkiyi metin bir esasa istinat ettirmek için efkâr ve ezhan meyanında seyyale-i elektrikiye gibi cereyan eden mesail-i diniye ile vicdanlarıyla muhabere ve neşredilsin." (bk. age.)
Avrupa dini siyasetten tecrit edip dini vicdana hapsederek medenileşti. Çünkü onların dininde taassup ve ruhbanlık medeniyete ters idi. Ama İslam'da durum tam tersinedir. Zira dinimiz nasıl ki manevi ve vicdani ve uhrevi ve naklîdir; maddi ve siyasi ve aklî ve maaşı (ahireti) tanzim ve temin ediyor. Bu sebeple İslam sadece vicdana hapsolacak bir din değildir. Hayatın her alanına yön verecek bir sözü, hükmü ve telkini vardır.
Asya toplumlarına medeniyeti, cumhuriyet ve meşrutiyeti ancak İslam inancı, fıkhı ve hükmü ile kabul ettirebilirsin, İslam inancını dışlayarak değil. Çünkü İslam bu coğrafya insanlarının etine ve kanına karışmış âdeta onları ayakta tutan onları canlı kılan bir elektrik gibidir. Kısacası İslam olmadan bu insanları medenileştiremezsin. Bunu laikçi zihniyet denedi olmadı ve olmayacak.
Yani İslam topraklarında dini tecrit ederek parlak bir medeniyet kurmak mümkün değildir. Bu toprakları ihya etmenin tek yolu, İslami esaslara dayanan bir demokrasi inşa etmektir. İslam asla istibdat ile özdeş değildir. İstibdat Müslümanlar arasına haricen girmiş pis bir illettir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü