Kur’an’ın ihbarat-ı gaybiyesinden olan hakaik-i İlahiye ve hakaik-i kevniye ve umur-u uhreviye hakkında bilgi verebilir misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Bu kısımda üç ayrı gaybî haber nevine dikkat çekilmiştir:

1. İlahi hakikatler,
2. Kevnî hakikatler,
3. Uhrevi ve berzahî hâller.

1. İlahi Hakikatler

İlahi hakikatler; Allah'ın zatı, sıfatları, isimleri ve şuunatı gibi hakikatlerdir. İnsanlar her ne kadar mücerred akıllarıyla Allah'ın varlığını bilseler de, onun zatı, sıfatları, isimleri ve şuunatı gibi konularda istikametli yol alamazlar. Nitekim aklen Allah'ın varlığını bulmuş nice mütefekkir, onun sıfatlarında hata etmiştir.

Kur'an'da üç defa tekrar edilen "Onlar Allah'ı layıkıyla bilemediler." (bk. En'am, 6/91; Hac, 22/74; Zümer, 39/67) hükmü, tarihî bir hakikati dile getirir. Evet, tarih boyunca Allah'ı inkâr eden az olmakla beraber, onun sıfatlarında hataya düşenler çoktur. Bir kısmı, Allah'ı yaratılmışlara benzetir. Bir kısmı, "Allah âlemi yaratmış, gerisine karışmaz.", şeklinde düşünür. Bir kısmı, ona şirk koşarak inanır. Bir kısmı, ilminde hataya düşer. Bir kısmı kudretinde tereddüt eder...

İşte, bütün bu dalalet yolları içinde, Allah'ı layıkıyla bilmek, ancak Kur'an'ın bildirdiği, Resulullah Efendimizin (asm) talim ettiği şekilde mümkündür. Çünkü Allah Kur'an-ı Kerîm'inde kendini bize tanıtıyor, sıfatlarını, isimlerini haber veriyor.

2. Kevnî Hakikatler

Kur'an'ın kevnî hakikatleri anlatması, kâinat kitabının manalarını ders vermesidir. Kur'an-ı Kerîm, âlemde gördüğümüz varlıklardan ve meydana gelen hadiselerden ayet şeklinde bahseder. Bayrak, devletin bir alameti ve ayetidir. Bayrak, bir bez parçası olmanın ötesinde, devletin bir nişanesi olduğu gibi; her bir varlık da Allah'ın varlık ve birliğinin, kemal sıfatlarının bir alametidir..

Kâinattaki varlıklar, Allah'ın birer memurudur. Her birisi Allah'ın emriyle hareket eder. Yaptıkları işler, onların ibadetlerinin unvanıdır.

"Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ı tesbih eder..." (Saff, 61/1) ayeti, bu varlıkların dillerinin ve vazifelerinin tercümanıdır. Bizlerin anlamadığı sesler, aslında birer tesbih sadasıdır.

İşte, kâinata Kur'an'ın gözüyle baktığımızda, bunlar gibi engin ve zengin manalar karşımıza çıkar. Mevcudatın ne olduğu ve ne vazife gördüğü anlaşılır. Yaratılışın muamması keşfedilir. Kâinatın tılsımı çözülür. Böylece, âlemimiz nurlanır, kâinatımız şenlenir.

3. Uhrevi ve Berzahî Hâller

Kur'an, ahiret âlemlerinin mukaddes haritasıdır. Cennet-cehennem bizler için birer gaybtır. Kur'an-ı Kerîm, âyetleriyle ebediyet diyarını bize anlatır. Kıyamet ile dünyanın ölümünü, sonra daimî bir hayatın başlayacağını ders verir. Aklen hiçbir insanın ulaşamayacağı ahiret âleminin menzillerinde gezdirir. Böylece, insanın ufkunu açar. Şu dünyadan ahireti seyrettirir bir mertebeye getirir. İnsanın yüzünü fenâdan bekaya çevirir.

Ayrıca o, dünya ve ahiret arası bir menzil olan kabirden bahseder, ruhların gönderildiği o berzah âlemini aydınlatır. Mesela, bir ayette şöyle der:

“Onların gerisinde ise, yeniden dirilecekleri güne kadar sürecek bir berzah vardır.” (Mü’minun, 23/100)

Bir başka ayette ise, Firavun ve etbaının sabah akşam kabirde azaba maruz kalacaklarını, ahirette ise daha şiddetli azaba düçar olacaklarını anlatır, bildirir:

“Onlar, sabah akşam ateşe arz edilirler. Kıyamet çattığı gün, 'Âl-i Firavunu azabın en ağırına sokun.' denir.” (Mü’min, 40/46)

Berzah, “iki şey arasındaki perde, ara âlem” gibi manalara gelir. Ölümden sonra ruhların kıyamete kadar kalacakları âlem için de kullanılır. Berzah âlemine bir yönüyle kabir âlemi denilebilirse de aralarında şöyle bir fark vardır:

Kabir, cesedin bırakıldığı yer iken, berzah ruhun gönderildiği âlemdir. Bizler, berzaha göçmüş insanları kendi âlemlerinde ziyaret edemediğimizden, buna alamet olmak üzere kabirlerini ziyaret etmekteyiz. Bununla birlikte, o ruhların kabirleriyle alakası ve ziyaretçilerini bizzat görmeleri söz konusu olabilir. Bu meyanda bazı rivayetler bulunmaktadır.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yükleniyor...