"Sır" ne demektir?
Değerli Kardeşimiz;
"Cenab-ı Hak insanı kâinata câmi' bir nüsha ve on sekiz bin âlemi hâvi şu büyük âlemin kitabına bir fihrist olarak yaratmıştır. Ve esma-i hüsnadan herbirisinin tecelligâhı olan herbir âlemden bir örnek, bir nümune, insanın cevherinde vedîa bırakmıştır."
"Eğer insan maddî ve manevî herbir uzvunu Allah'ın emrettiği yere sarfetmekle hamdin şubelerinden olan şükr-ü örfîyi îfa ve şeriata imtisal ederse, insanın cevherinde vedîa bırakılan o örneklerin herbirisi, kendi âlemine bir pencere olur. İnsan o pencereden, o âleme bakar."(1)
Üstadımız, maddî ve manevî her bir uzvun, Allah'a nasıl bir pencere olduğunu ve şuunat-ı ilahiyeyi nasıl gösterdiğini muhtelif risalelerde anlatmaktadır. Bir latife-i Rabbaniye olan sırrın vazifesine ise "müşahedetullahtır" diyerek işaret etmektedir.
Müşahede; seyretmek, seyrederek anlamak, görmek manasındadır. Sırrın vazifesi olan müşahedetullahtan anladığımız kadarıyla, Cenab-ı Hakk'ın -temsilde hata olmasın- sırrı mesabesinde olan bazı gizli hakikatlerin seyri için insanda vedia bırakılan manevî bir latifedir. Bu latife marifetullahla birlikte terakki eder ve sahibini Cenab-ı Hak ile muhatap edecek seviyeye getirince, bazı sırlara vâkıf eder.
Zira insan dahi samimi olmayan muhatabına sırrını vermez. Samimi muhatabiyetten sonra kâinatın gizli hakikatleri o zata açılır, o zat da sanki gözüyle seyreder gibi o gizli hakikatleri müşahede eder.
(1) bk. İşaratü'l-İ'caz, Fatiha Suresi
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
"Meselâ vicdan, a'sab, hiss, akıl, heva, kuvve-i şeheviye, kuvve-i gazabiye gibi letaifi kalb, ruh ve sırra ilâve edilse letaif-i aşereyi başka bir surette gösterir. " Barla Lahikası ( 348 )
Burada ve başka birçok yerde sır latifesi müstakil bir latife olarak zikredilmiş.
"Evet fıtraten ebediyeti isteyen ve ebed için halkolunan ve ezelî ve ebedî bir zâtın âyinesi olan ve nihayetsiz derecede nazik ve letafetli bulunan zîşuur bir sırr-ı insanî, zînur bir latife-i Rabbaniye; şu kasavetli, ezici ve sıkıntılı, geçici ve zulümatlı ve boğucu olan ahval-i dünyeviye içinde, elbette teneffüse pek çok muhtaçtır ve ancak namazın penceresiyle nefes alabilir." Sözler ( 270 )
Burada "sır" zişuur, "Latifei Rabbaniye" zinur olarak vasıflandırılmış; demek ki sır daha ziyade şuura, L.Rabbaniye ise daha ziyade nura mazhar. Sır latifei Rabbaniye değil, ayrı hususiyetleri var.
" irade-i İlahiye cilvesi olan evamir-i tekviniye ve o emirden vücud-u haricî giydirilmiş bir kanun-u emrî ve latife-i Rabbaniye olan ruh, .." Sözler ( 687 )
Burada ruh Latifei Rabbaniye olarak vasıflandırılmış.
"Sâni'in vücub-u vücuduna şehadetle avalim-i gaybiyenin enmuzeci olan latife-i Rabbaniye içinde ilân-ı Sâni' eden misbah-ı imanı ışıklandırıyorlar. " Mesnevi-i Nuriye ( 247 )
Burada latife-i Rabbaniye, avalim-i gaybiyenin enmuzeci denmiş.
"Kalbden maksad; sanevberî (çam kozalağı gibi) bir et parçası değildir. Ancak bir latife-i Rabbaniyedir ki, mazhar-ı hissiyatı, vicdan; ma'kes-i efkârı, dimağdır. " İşarat-ül İ'caz ( 77 )
Burada kalp, latife-i Rabbaniye olarak vasıflandırılmış.
"Vicdanın anasır-ı erbaası ve ruhun dört havassı olan irade, zihin, his, latife-i Rabbaniye, herbirinin bir gayat-ül gayatı var: " Hutbe-i Şamiye, 136.
Bunları birleştirince anlıyoruz ki Latifei Rabbaniye tek bir latife değil; kalp, ruh gibi Müşahedetullaha mazhar latifelerin genel vasfıdır. Latife-i rabbaniye vicdanın 4 unsurundan biridir ve avalim-i gaybiyenin enmuzeci olması cihetiyle gayba dönük, gaybla irtibatlı latifelerdir.
" Kalb ve ruh ve sırrın derece-i hayatlarına çık, bak; ne kadar geniş bir daire-i hayatları var. " Sözler ( 474 )
"Belki hem kalbe, hem ruha, hem sırra, hem öyle letaife sirayet ediyor, kökleşiyor ki, şeytanın eli o yerlere yetişemiyor; öylelerin imanı zevalden mahfuz kalıyor. " Kastamonu Lahikası ( 18 )
Buradan da “sır” latifesinin kalb ve ruhtan ayrı bir latife olduğunu anlıyoruz.
"Sırr-ı ihlas", "sırr-ı uhuvvet" gibi kelimelerdeki "sırr" nedir, bilgi verir misiniz?
Buradaki sırdan maksat, nispet edilen şeyin hakikatleri ve hususiyetleridir. Meselâ; kaşın göz üstündeki sırrı, gözün görmesine yardımcı olmaktır; kirpiklerin sırrı, gözü muhafaza etmek içindir, burnun sırrı koklamaktır, dişin sırrı çiğnemektir ve sair vazifeleridir.
Aynı şekilde ihlas ve uhuvvetin de hem dünyada hem ahirette binlerce sırları, yani hakikatleri ve hususiyetleri vardır.
Mesela, uhuvvetin yani kardeşlik ve birliğin bu dünyadaki sırrı ve hususiyeti, kuvvet ve galibiyettir. İhlâsın ahiretteki sırrı ise Allah’ın rızası ve rü’yetullahtır. Daha bunlar gibi ihlâs ve uhuvvetin yüzlerce sırları ve hususiyetleri vardır.
Üstad Hazretleri ihlasın sırlarını ve hakikatlerini şu şekilde sıralıyor: