"Sonra gelen beşer beşer, takriben o nisbetle gidiyor; yalnız bazı küsuratla fark var. Öyle farklar, böyle makam-ı hitabîde zarar vermez... Lafz-ı Celal'in adedine tesadüf karışmamış,.." Küsuratlı olması intizama neden zarar vermiyor denilmiş?
Değerli Kardeşimiz;
"Sonra gelen beşer beşer, takriben o nisbetle gidiyor; yalnız bazı küsuratla fark var. Öyle farklar, böyle makam-ı hitabîde zarar vermez. Meselâ: Bir kısım yüz yirmi bir, bir kısmı yüz yirmi beş, bir kısmı yüz elli dört, bir kısmı yüz elli dokuzdur. Sonra Sure-i Zuhruf'tan başlayan beş sure; o nısf-ı nısf-ı nısfın nısfına iniyor. Sure-i Necm'den başlayan beş; o nısf-ı ...nısf-ı nısf-ı nısfın nısfıdır; fakat takribîdir. Küçük küsuratın farkları, böyle makamat-ı hitabiyede zarar vermez. Sonra gelen küçük beşler içinde, üç beşlerin yalnız üçer aded Lafz-ı Celal'i var. İşte bu vaziyet gösteriyor ki: Lafz-ı Celal'in adedine tesadüf karışmamış, bir hikmet ve intizam ile adedleri tayin edilmiş."(1)
Allah’ın kâinatta yarattığı her şey mu’cizedir, lakin bu mu’cizeler imtihan icabı perdeli ve sebepler tahtında cereyan ediyor. Şayet her mu’cize açık ve perdesiz olsa, o zaman insan iradesini selb eder, inanan ile inanmayan arasında fark kalmaz, elmas ile kömür aynı seviyede kalırdı.
Hiç mu’cize olmasa, bu kez de insan aklı Allah’ın varlığı ve birliğini kavramakta zorlanır, bütünüyle inkâra giderdi. Bu yüzden Allah, kâinatta delil ve mu’cizeleri öyle bir ayarda ve kıvamda yaratmış ki, ne iradeyi elden alıyor ne de aklı mahrum bırakıyor.
Bu ölçü Kur’an ayetleri için de geçerlidir. Yani Kur’an içindeki mu’cizeler ne iradeyi imana mecbur edecek bir açıklıktadır ne de aklı bütünü ile mahrum edecek bir kapalılıktadır.
Küsuratlar mu’cizenin üstünde tenteneli bir perde gibidir, dikkatle ve hidayet arzusu ile bakanlar onları görür, dikkatsiz ve tenkit niyeti ile bakanlar ise göremezler ve göremiyorlar.
Bir botanik profesörü, çiçeğe sebepler açısından baktığında onun bir mu’cize olduğunu göremezken, sıradan âmi bir insan iman ve hidayet niyeti ile baktığında, onun harika bir san’at mucizesi olduğunu görür.
(1) bk. Mektubat, Yirmi Dokuzuncu Mektup, Dördüncü Risale.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü